Yazara Gore Listeleme

  • Şinasi Gündüz
    insan sesi mp3 - Türkçe
    25 Ayrım
    344,55 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Gürşad Güneş
    Hıristiyanlık tarihinde dikkati çeken en önemli şahsiyet kuşkusuz Pavlus’tur. O yalnızca bir teolog ya da misyoner değil, kimliğiyle, kişiliğiyle, Hıristiyan kutsal metininde büyük önem arz eden mektuplarındaki söz ve yaklaşımlarıyla Hıristiyanlığın hemen her anlamında temel referansıdır. Pavlus, bir yönden yaklaşık iki bin yıldır ileri sürdüğü görüş ve düşünceleriyle tartışılagelen bir kişi, diğer yönden ise tarihte üstlendiği önemli rolün hemen herkesçe kabul edildiği bir düşünür, misyoner, teolog ve din kurucusudur. O, tarih boyu hem taraftarlarının hem de düşmanlarının ilgi odağı olmuştur. Pavlus, kimine göre halüsinasyonlar gören bir epileptik ya da sürekli vizyonlar gören bir histeriktir. Kimine göre ise o, yaratıcı bir düşünür, teolojik bir devrimcidir. Öğretilerini benimseyip kabul eden sıradan insanlara göre ise Pavlus, Tanrı oğlu İsa Mesih’in mesajını insanlara iletmek üzere Tanrı tarafından seçilen bir elçi, bir resuldür. Dolayısıyla görüşleri yorumları ve yaşamıyla başta Mesih öğretisi olmak üzere Hıristiyan teolojisine, inançlarına yön veren Pavlus’un bilmeksizin Hıristiyanlığı anlamak mümkün değildir.
  • Şinasi Gündüz
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    8,54 MB
    Eser Türü: Kitap
    Bütün ritüelleriyle, inançlarıyla İslam'a benzeyen bazı dinlerin İslam-öncesi dönemlerine ait tarihsel ve arkeolojik bulgulara rastlandığı zaman ne düşünülebilir? İslam'ın bu dinlerin eklektik bir türevi olduğu mu; yoksa dinlerin çoktanrılı bir kökenden tek tanrılı bir erkliğe yönelik teolojileri içinden bir kesit alınmış olduğu mu düşünülebilir? Kuşkusuz pozitivist dinler tarihi anlayışındaki klasik yaklaşım bu iki seçenek arasında ciddi bir fark göstermez. Ona göre her ikisi de mümkündür. Türkiye'de Sabiler hakkındaki ilk popüler bahisler, pozitivist çecrelerce İslam'ın kendilerinden çok şey kopyaladığı dinlere bir örnek olmak üzere, ve dolayısıyla İslam'ın aslında, dinler tarihine önemli hiç bir katkıda bulunmamış olduğunu ispatlamak üzere açıldı. Aynı zamanda oryantalizmin İslam'a, evrimci dinler tarihindeki "uğranıp geçilen" yerine gönderilmesi hedeflendi. Bu görüşe göre elverişli tarihsel malzemeler sağlayabilirlerdi. Oysa Sabilik ve benzeri dinler İslam'a benzedikleri ölçüde İslam'ın kendine ait dinler tarihi şemasını belirgin kılmada daha elverişli olabilirlerdi. Çünkü kendisi yeni halkasını temsil ettiğiğ iddiasını taşıyan İslam'a biçim olarak benzeşen bulular, İslam tarih yorumunu zayıflatmaktan çok güçlendirebilirdi. Ancak bu olumlu sonuç anacak "İsla Tarih Yorumu"na işlerlik kazandırılması sayesinde mümkün olabilirdi... Sabiilerinorjinal dillerine vakıf olan Şinasi Gündüz, temel kaynaklarına inerek Kur'an'da üç yerde atıfta bulunulan Sabiiliğin tarihi gelişimi, kutsal kitapları, temel inanç esasları, ibaadet sistemleri, mabedleri ve sosyal durumları üzerinde kapsamlı bir çalışmayı denemektedir. Gündüz'ün Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan ve yine "Mandeanların kökenleri, erken tarihlerive Ku'an'daki ve Harran'daki Sabiilerle ilişkilerini" irdeleyen The Knovveledge of Life isimlli eseri (1994) sahasında dünyada ilk olma özelliği taşıyor. Kuşkusuz eser ayrıca bir İslami Dinler Tarihi paradigmasının iyi bir ürünü olma iddias da taşıyor.
  • Şinasi Gündüz
    metin
    4 Ayrım
    1,40 MB
    Eser Türü: Kitap
    Her geçen gün etkisini biraz daha gösteren küreselleşme ile adeta gittikçe daralan ve küçülen dünyada, insanlığın oluşturduğu geleneksel kurumlar ve anlayışların kendisini sorgulamak durumunda kaldığı bir gerçek. İletişim araç ve gereçlerindeki hızlı gelişim ve teknoloji ile küreselleşme sürecini yönlendiren küresel güç odaklarının dünya çapında siyasal, kültürel ve askeri hegemonyalarını genişletme yönünde yürüttükleri politikalar, bir yandan öteden beri var olan geleneksel değerleri tehdit edip, yerel kimlik ve kültürel değerleri sarsarken, diğer yandan Batı paradigmasında ön plana çıkarılan özgürlük, sivilleşme, liberalizm ve akılcılık gibi değerlerin evrensel boyutta tartışılmasına yol açmaktadır. Bu süreçten din de nasibini almaktadır. Bir taraftan güncel paradigmalar karşısında, bağlıları vasıtasıyla kendi geleneksel değer ve anlayışlarını sorgulamak/yeniden değerlendirmek durumunda kalan dinler, diğer taraftan gittikçe küçülen dünyada birbirleriyle de yüzleşmek durumundadırlar. Öyle ki çok kültürlülük ve çok dinlili-ğin kaçınılmaz bir durum haline geldiği toplumsal yapıda, dinler, kendilerinin var oluşunda hayati derecede önem taşıyan hakikat ve gerçek öğretilerini sorgulamak ya da yeniden gözden geçirmek durumunda kalmışlardır. Benzer şekilde dinler, yaşadığımız dönemde yüzyüze kaldığımız, şiddet, terör ve çatışma gibi sorunlar karşısında takındıkları ya da takınmaları gereken tutum açısından da gerek kendi bağlılarınca gerekse ötekilerce sorgulanmak durumundadırlar. Dinlerle küreselleşme sürecine yön veren hegemonyal güçler arasındaki ilişkiler de başlı başına bir sorun olarak karşımızdadır. Öyle ki siyasal, ekonomik ve askeri anlamda gücü elinde bulunduran iktidarlarla tarihsel ve kültürel anlamda kendisini özdeşleştiren dinsel gelenek (Hıristiyanlık), küreselleşme olgusunu evrensel anlamda yayılmacılık açısından altın bir firsat olarak görmektedir.