Yazara Gore Listeleme

  • Hakan Bıçakcı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    12 Ayrım
    196,40 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Gülşah Moral
    “Gırç, gırç, gırç. Uykuma karışan dikenli gıcırtılarla kaskatı bir halde uyanıyorum. Salıncaktaki arkası doönuük çocuk. Sesler salondan geliyor. Gırç, gırç, gırç. Yatakta büzüşüp kalıyorum. Kalkıp bakarsam, onu salonun ortasında sallanırken bulacağımı düşünüyorum. İçeride olmasına rağmen saçları uçuşarak.” “Gırç, gırç, gırç. Bu düşünce beni dehşete düşürüyor. Tuhaflıklara evde rastlamak yeni bir aşama olur çünkü. Eve kaçmak işe yaramaz o zaman. İlk şoku atlattıktan sonra, en azından aynı odada değiliz diye rahatlıyorum. Gidip bakmazsam endişelenecek bir şey yok. Başka odada olması, başka evde, başka şehirde, başka ülkede olmasından farksız. Sonuçta görüş alanımda değil. Ritmi düzenli gıcırtıları ninni gibi dinleyerek yeniden uykuya dalabilirim.” Sinemacı olma hayaliyle yola çıkıp, kendini sansürcü olarak bulan bir kurgu operatörü. Çalıştığı kanaldaki görevi “sakıncalı” görüntüleri kesmek, mozaiklemek, silmek. Monitörde akan sahnelere müdahale ederken, hayatının kontrolünü kaybetmeye başlar. Kurgu karışır. Beklenmedik anlarda, dehşet verici manzaralar çıkar karşısına. Olmaması gereken sahneler. Mesleğinin yan etkisi olduğundan şüphelendiği bu görüntülere “tuhaflıklar” adını verir. Sinir uzmanına görünüp ilaçlı kafayla başı önünde gezinmek veya yakınlarına anlatıp onları endişelendirmek istemez. Niyeti kendi kendine çözmektir. Donup kalır. Görmezden gelir. Üstüne gider. Hakan Bıçakcı’dan Silinmiş Sahneler. Bugün burada yaşamanın, sürekli haberdar olmanın, her şeyi görmenin, hiçbir şey yapmamanın yorgunlugu.
  • Hakan Bıçakçı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    37 Ayrım
    420,27 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: bilge köse
    yaşamıyorsa, soluk alıp verişi rüya icabıysa... O zaman kendimi çimdiklemem anlamsız. Birinin rüyayı göreni çimdiklemesi gerekir. Bunu benim yapmam mümkün değil. Yine bir Bıçakcı apartmanı, yanıp sönen sarıbeyaz ışıklar, komşu evlerden duyulan konuşmalar ve tıslamalar... Uzun merdivenler, flulaşan seyirler, yüzleşmeler, çok tanıdık gelen tuhaf şeyler... Mantığa sığınan tekdüzelikler, bıkkınlıklar, birbirine benzeyen sokaklar, iç içe geçen rüyalar, "yazarsan kurtulursun", çaresizler, gevezeler ve uzun suskunluklar... Komşularım bir hayal olabilir mi? Sevgilim, dostum, annem nerede? Ben kimim? Hayat bir rüya... Genç bir adam başkasının hayatını rüyasında yaşarsa ne olur? Biz kimin rüyasıyız? Haluk, rüyasında bir başkasının hayatını dikizliyor. Bir rüya dedektifi gibi bu adamın peşine düşüyor... Ve giderek takip ettiği adama dönüşüyor. Her şey birbirine karışıyor... Hakan Bıçakcı, muğlâklığı kullanarak kesinliği, gerçeklikten kaçarak gerçeği anlatıyor. Rüya Günlüğü, Bıçakcı külliyatının sarsıcı duraklarından biri...
  • Hakan Bıçakçı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    20 Ayrım
    307,28 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Duru pamukçu
    Dünyanın kendi etrafında dönmediğini hissettiği an paniğe kapılıveriyordu Doğa. İçinde bulunduğu iş ortamı da bu paniği acımasızca köpürtüyordu. Hep merkezde olmalıydı. Hep farklı olmalıydı. Farkı fark edilmeliydi. Kalitesi gözle görülmeliydi. Kesintisiz olarak arzulanmalıydı. İştah, takdir ve kıskançlık dolu gözler hep üzerinde olmalıydı. Yıllar sonra sağda solda küçük adamların belirmeye başlaması da bu takıntının eseri olacaktı. Doğa, 420 aylık bir bebekti. Pembemsi. Lacivert lensli. Ilık kokulu Göğüslerine silikon yaptırsa mıydı? Site güvenliğinin yanından yavaşlayarak geçiyordu. “Etiniz nasıl pişsin Doğa Hanım?” Plazanın eksi yedinci katında yarı İngilizce yarı Türkçe PowerPoint sunumu yapıyordu. Cafe Jungle. Londra. Sepultura tişörtü. Elektronik sigara. Doğa’nın en sevdiği mevsim, yazdı. Facebook’ta yorumlar çook güzeldi. Doğa, “bomba gibiydi”. Alev olmasa, şu küçük kırışıklıklar, Onur ve diğer metal turnikeler... Hakan Bıçakcı, metropol tekinsizliğine bu defa bir kadının gözünden bakıyor. Rekabetin, teşhirin, güzel ve mutlu görünmenin dayanılmaz baskısını Doğa’yla resmediyor. Doğa Tarihi, plaza-site-alışveriş merkezi üçgeninde sıkışmış hayatları anlatan, günümüzde geçen bir distopya.
  • Hakan Bıçakçı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    17 Ayrım
    242,30 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Ebru Latifoğlu
    Gözlerimi açtığımda yataktaydım. Ancak bu benim yatağım değildi. Yumuşacık, açık renk yorganın ortasına gömülmüştüm. Tepemde bembeyaz ışıklar vardı. Gözlerim acıyla kamaştı. Bakışlarımı spotların kör edici beyazlığından kurtarıp sağıma baktım. Alışveriş yapan müşteriler... Soluma baktım. Yine alışveriş yapanlar... Büyük bir mağazanın orta yerindeydim. Teşhir amaçlı sergilenen iki kişilik yataklardan birinin üzerinde... Ürün kataloğuna sızıp karşıma çıkan ilk mobilyaya uzanıvermişim gibi. Sahipsiz, satılık bir döşekteydim. Hakan Bıçakcı, gezinen, bir görünüp bir kaybolan insanları anlatıyor, fısıl fısıl konuşuyorlar. Küçük takıntıları, manasız paniklemeleri, yenilgileri, gelip geçenleri resmediyor.Tuhaf suçlulukları, belki de Sartre okuyan kızı, genişleyen gökyüzünü, köprü trafiğini, beyaz masa örtülerini, baş ağrısını, tesadüfleri, uğultuları, İstanbul’u, metroyu… Hikâyede Büyük Boşluklar Var, kafa karıştırıcı, hatıra didikleyen Bıçakcı hikâyeleri… Hayaller Paris, Gerçekler Eminönü…
  • Hakan Bıçakcı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    13 Ayrım
    255,12 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Muge Suzek
    “Demir kaydıraklardan boşaltılan taşlar, tuğlalar, beton parçaları, camlar, çerçeveler. Önce gökyüzünü yırtarak gelen bomba sesi. Süratle yaklaşan, huzursuzluk yüklü uğultu. Ve yükün demir konteynerlere inmesiyle şiddetli patlama. Sonra yeniden aynısı. Sonra yine. Beton bombardımanı altında bir şehir. Yıkılan mahallede döne döne dans edenler. Çifler halinde. Hep aynı figürlerle. Moral bozucu bir ciddiyetle. Gözlerimi kapadım. Koyu yeşil kanepeye uzanmış, inşaat gürültülerini dinleyerek Elif’i bekliyordum.” Kanser gibi büyüyen, başkalaşan şehir ve o şehir hakkında kitap hazırlamak isteyen genç bir editör. Daha dün “burada” olan ve hepsi birer hatıraya dönüşen evler, sokaklar, kitapçılar. Dipten gelen inşaat uğultusu... Günbegün gerçeklik algısını yitiren, çevresini, sesini ve en sonunda yüzünü tanıyamayan bir Kahraman... Hakan Bıçakcı, kaybolan maziyi, vinçleri, kamyonları, sahte ay ışığını, uykusuzluğu, kötü rüyaları anlatıyor. Görünmez elin hırsla yırttığı sayfalar... Uyku Sersemi, kayıp bir şehir rehberi. Bir yıkım günlüğü.
  • Hakan Bıçakçı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    9 Ayrım
    178,98 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: burak gündüz
    Koltuklara çökmüştük. Meraklı gözler üzerime kenetlenmiş beni ağır ağır kemirmeye başlamıştı. Hastaymışım gibi bakıyorlardı. Tek kusurum geçmişimin ancak bu sabaha kadar uzanıyor olmasıydı. Ben onların geride bırakmış oldukları günlerin bir parçasıydım. Hepsi ortak geçmişlerinden birtakım izler ve işaretler taşıyordu. Bense olmayan geçmişimle onların bu fevkalade düzenini bozuyordum. Yüzlerine yapışmış olan tereddütlü gülümsemelerin, huzursuz kımıldanışlarının, kaçan gözlerin arkasında hafızasızlığımdan kaynaklanan derin ve yabani bir keder vardı. Bir adam düşünün, bir kaza sonucu belleğini yitirmiş... Geçmişini hatırlamıyor, ailesini, çevresindekileri tanımıyor ve hepsinden önemlisi, nasıl yaşayacağını bilmiyor. Birileri var onunla konuşan… Kim bu insanlar, neden bakıyorlar ona? Karanlık ve tekinsiz şehri, alelacayip suretleri kendisi yaratmış olabilir mi? Bazen boş, bazen anlama isteğiyle bakıyor etrafa. Her şeyi yeniden öğrenerek başladığı hayatı, kâbuslarla ve geçmişinden gelen tedirginliklerle günbegün koyulaşıyor. Hatırlamak, günü yakalamak, iyileşmek… Aç gözleri! Denizi kapatan inşaat, çok başlı ejderhalar, cadılar, Beyoğlu, gri apartmanlar, çukura indirilen ceset ve kendini arayan bir hafıza… Kapa gözleri! Hakan Bıçakcı'dan kördüğümün ve huzursuz bir zihnin romanı…
  • Hakan Bıçakçı
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    450,00 KB
    Eser Türü: Kitap
    Beni beklerken, her zaman olduğundan daha güzel, daha savunmasız, daha cazip, daha derindi. Kendi eksikliğimi onun anlamlı yüzünden okumak... Ya gelmezsem kaygısıyla gerilen hatları, büyüleyici bir tereddütle etrafına bakınması, milyarlarca insanın yaşadığı koskoca dünyada sadece beni bekliyor olması... İşte bu baş döndürücü görüntü karşısında huzur içinde ölebilirdim. İnsanın aşık olduğu kişinin kendisini bekleyişini izlemesi harika bir şey. Biliyorum, bu pek rastlanacak bir manzara değil. Çünkü o seni beklerken,sen orada olmazsın. Orada olduğundaysa, artık seni beklemiyordur. Cenaze evleri, egzoz kokusu, ucuz filmler, bağıran televizyonlar, kanepeler, uğultulu fotoğraflar, şehrin ağrıyan mafsalları, radyonun dalga boyunda sıkıntı, yağmurluklu adamlar, yılın en kötü gününün en berbat saatinde yaşanan hortlak beyazlığında tesadüfler, gazete ilanları, hırlayan köpekler, tribün çocukları, Hakan Bıçakcı apartmanları, paranormal domatesler, flaşlar ve evet Ninjalar… Tekmili birden… Hakan Bıçakcı tedirginliği, saplantıyı ve tatminsizliği ustaca anlatıyor. Romanlarındaki tekinsizliği bu defa hikâyeleriyle sürdürüyor. Hakan Bıçakcı’dan tuhaf hikâyeler… Ürkek ve kasvetli zaman prelüdü…
  • Hakan Bıçakçı
    insan sesi mp3 - Türkçe
    13 Ayrım
    221,86 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Azime Aksu
    Beni beklerken, her zaman olduğundan daha güzel, daha savunmasız, daha cazip, daha derindi. Kendi eksikliğimi onun anlamlı yüzünden okumak... Ya gelmezsem kaygısıyla gerilen hatları, büyüleyici bir tereddütle etrafına bakınması, milyarlarca insanın yaşadığı koskoca dünyada sadece beni bekliyor olması... İşte bu baş döndürücü görüntü karşısında huzur içinde ölebilirdim. İnsanın aşık olduğu kişinin kendisini bekleyişini izlemesi harika bir şey. Biliyorum, bu pek rastlanacak bir manzara değil. Çünkü o seni beklerken, sen orada olmazsın. Orada olduğundaysa, artık seni beklemiyordur. Cenaze evleri, egzoz kokusu, ucuz filmler, bağıran televizyonlar, kanepeler, uğultulu fotoğraflar, şehrin ağrıyan mafsalları, radyonun dalga boyunda sıkıntı, yağmurluklu adamlar, yılın en kötü gününün en berbat saatinde yaşanan hortlak beyazlığında tesadüfler, gazete ilanları, hırlayan köpekler, tribün çocukları, Hakan Bıçakcı apartmanları, paranormal domatesler, flaşlar ve evet Ninjalar… Tekmili birden… Hakan Bıçakcı tedirginliği, saplantıyı ve tatminsizliği ustaca anlatıyor. Romanlarındaki tekinsizliği bu defa hikâyeleriyle sürdürüyor. Hakan Bıçakcı’dan tuhaf hikâyeler… Ürkek ve kasvetli zaman prelüdü…