Yazara Gore Listeleme

  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    18 Ayrım
    178,59 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Mücella Tekeoğlu
    Murphy, bir Beckett anti-kahramanı. Belli bir eğitimden geçmiş. İrlandalı. Yalnız, edilgen ve tekbenci. Bir işte çalışmıyor. Tek mutluluğu sallanan bir koltuğa kendini çırılçıplak bağlamak, iç dünyasına çekilip orada yolculuklara çıkmak... Celia, Murphy’ye âşık. Fahişe. Bedensel bir aşkla sevilen ve dış dünyaya ait olduğu için Murphy’nin reddetmek istediği bir kadın... Murphy, peşini bırakmayan dış dünyadan kaçarken, sığındığı akıl hastaları tarafından da dışlanır... Kitabın traji-komik öyküsü bu merkezi çelişki etrafında gelişir. Descartes’ın “ruh-beden” ikiliğinden etkilenen Beckett, bu ilk romanında, ruhla bedenin, iç dünyayla fiziksel dünyanın kaynaşma zorunluluğundan uzakta, bir arada yaşayabileceğini göstermek ister. Doğu mistisizminden hareketle, bedenin, ait olduğu fiziksel dünyada asla tam özgür olamayacağı, gerçek özgürlüğün düşüncelerde yaşanabileceği fikrini ana izlek haline getirir. Bu anlamda Murphy, Beckett’in daha sonraki romanlarında sadece düşünerek ve konuşarak, sözcük üreterek, dili kullanarak var olabilen anti-kahramanlarının ilk örneğidir... Murphy, karamsarlıktan alaya, komikten traji-komiğe, hayatın ruhsal ve fiziksel alanlarını kapsayan izlekleriyle tüm yaşamın deliliğini veya insanın insanlığını seslendirerek eğlenen bir roman. Düşünmek veya düşünmemek isteyenlere... insanlara...
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    12 Ayrım
    198,54 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Tülay Çetin
    Samuel Beckett’in karanlığı kanırttığı, ışıktan umudu iyice kestiği, uzun hikâyelerden oluşan müthiş bir seçki. “İnsan” adeta son soluğunu vermek üzeredir. Atmosfer puslu ve bulanıktır. Olay örgüsü neredeyse yoktur. Eylem yoktur. Anlam yoktur. Zaman, bükülür ve kırılır bir niteliktedir. Ağız değil, kulak ön plandadır: Bir ses geliyor karanlıkta sırtüstü uzanmış birine. Sırtındaki basınçtan ve gözlerini kapadığında ve yeniden açtığında karanlığın değişmesinden anlıyor bunu. Sesin söylediklerinin yalnızca küçük bir bölümü doğrulanabiliyor. Karanlıkta sırtüstü uzanmışsın, diye duyduğunda örneğin. Bu durumda söylenenlerin doğruluğuna inanmak zorunda. Ama söylenenlerin büyük bölümü doğrulanamıyor. Şunu duyduğunda örneğin: Şu ya da bugün geldin dünyaya. Hiçbir şey kesin değildir. Adı konulamayacak olan büyük ve telafisiz bir kayıp vardır sanki. Eşlik’teki hikâyelerin özneleri bu adsız kaybın etrafında dolanarak, sürünerek, düşüp kalkarak ama onsuz da yapamayarak içten içe çürüyüp dağılırlar. Şair-yazarın kelimelerle işi bitmemiştir henüz, her ne kadar kum gibi dağılsalar da ağızda... (Tanıtım Bülteninden)
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    11 Ayrım
    285,65 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: İlayda Koçak
  • Samuel Beckett
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    250,15 KB
    Eser Türü: Kitap
    Mercier ile Camier'nin aynı adlı kahramanları, Beckett'ın olgunluk dönemi yapıtlarında sıkça karşımıza çıkan ikililere öncülük ediyor: Trajik ile komik, düş ile gerçek ya da beden ile usun birer yansıması; birbiriyle çatışsa, birbirinden uzaklaşsa da asla kopamayan iki yalnız yabancı, aynı "ben" in iki yarısı.Amaçsız ve anlamsız bir yolculuk için bir araya gelir Mercier ile Camier. Modern karşı kahramanların parçalanmış iç dünyasına yapılacak ürkütücü ve karanlık bir yolculuktur bu. Ama hüzünlendirirken aynı zamanda eğlendirir. Yazarın karşı konulmaz bir sevgiyle yaklaştığı bu iki berduş arasındaki sarsak dayanışma yer yer zorlaşsa da, kaosun yükünü, hep var olan trajikomik iletişim hafifletir. Beckett'ın erdemi, durumun acıklılığına ağıt yakmak değil, kendi kendini alaya alabilmektir. Bu yüzden en karamsar izlekler bile bir karamizah başyapıtına dönüşür Beckett'ta.Beckett, Mercier ile Camier'yi Fransızca olarak yazdı. Yazın dili olarak anadilini kullanmaması modern dünyanın kaçınılmaz hastalığı olan yabancılaşmayı okuyucusuna biçimsel olarak daha evrensel bir düzlemde aktarmasını sağlayacaktı. Sanatçı için her sözcüğün yepyeni bir keşif olduğu zorlu bir yaratıcılık serüveniydi giriştiği.Mercier ile Camier, Beckett'ın çarpıcı yapıtlara imza attığı en üretken döneminin çok önemli bir basamağını oluşturan bir yapıttır.Beckett severlere...
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    10 Ayrım
    141,36 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Goncagül İçel
    Godot’yu Beklerken 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’de sahneye kondu. Zamanla ülke çapında ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevinin yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.Kimilerine göre tüm zamanların en iyisi olan bu oyun, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
  • Samuel Beckett
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    66,88 KB
    Eser Türü: Kitap
    Samuel Beckett, neden iyi dikilmiş bir pantolonu kötü tasarlanmış bir evrene yeğliyor?
  • Samuel Beckett
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    470,79 KB
    Eser Türü: Kitap
    Samuel Beckett'in tüm sanatı, bireyin anlamlandıramadığı, sancılı bir varoluş serüveni içinde acı çekmesi üzerine kuruludur. Beckett, Descartes'ın ünlü söylemini, 'Acı çekiyorum, o halde varım' biçiminde yeniden dile getirmiştir adeta. Yarattığı kişilikler dış dünyanın 'fiyasko'sundan kaçmaya çalışan, yalnız, yorgun ve tekbenci karşı-kahramanlardır. Bir ilk yapıt olmasına karşın Aşksız İlişkiler Beckett'in yazarlığında ve dünya yazınında küçümsenmeyecek bir yere sahiptir. Öykülerin kahramanı Belacqua Shuah, modern yazında yabancılaşmayı uç noktalara taşıyacak olan Beckett karşı-kahramanlarının öncüsüdür, modern dünyanın anlamsız kaosuna teslim olmak istemeyen, usunun dışında akıp giden günlük yaşam karşısında yalnızca bir izleyici, hatta kimi kez bir röntgenci olmayı yeğleyen eylemsiz bir isyankardır.
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    17 Ayrım
    462,23 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: GİZEM KARAKUŞ
    Daha önce Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanmış olan ünlü Üçleme’sinden sonra kaleme aldığı bu romanda Samuel Beckett, artık roman kurgusunu bozmaktan vazgeçmiş, sadece en temel öğelerine indirgediği anlatıyı, bir “yokluk duygusu” üzerine oturtmuştur. Murphy ve Watt adlı daha önceki romanlarda kahramanlar üzerine birtakım bilgiler edinebiliyorduk. Oysa burada anlatıcı bize sadece kendi konumuyla ilgili deneyimini aktarmaktadır. Roman kahramanı gibi gözüken Pim’in anlatıcının kendisi olduğunu düşünürsek, bir roman parodisiyle karşı karşıya olduğumuzu varsayabiliriz. Ama bundan da hiçbir zaman kesin olarak emin olamayacağız. 1961’de yayımlanan bu roman aynı dönemde ortaya çıkmış olan minimal akımın da yetkin bir örneği. Acaba Nasıl? tekdüze, ele aldığı her konuyu yineleyen, herhangi bir kesinliğe ulaşmak gibi bir amacı olmayan bir “yokluk metni”. Yazar sadece bir sese indirgenmiş, elinde bulundurduğu bilgiye hapsolmuştur. Kapalı bir uzamda sanki okuyucusuyla birlikte kilitlenmiştir. Amacı okuyucusuyla bir ilişki kurmak değil, o anı geçiştirmektir. Oyalanmaktadır, okuru da oyalanmaya çağırmaktadır. Bütün bunları dili oyarak, dille oynayarak, oya gibi işleyerek gerçekleştirmektedir. Acaba Nasıl? kolay metinlerden hoşlanan okur için değildir. Noktalama işaretlerinin, kahramanın ve konunun yokluğu, roman boyunca söz konusu edilen ama bir türlü içeriklendirilmeyen özel adların bolluğu, kolaycı okuru şaşırtacaktır. Edebiyatın salt konuya indirgenemeyeceğini bilen has okur ise çetrefil bir dil yolculuğuna çıkacaktır.
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    30 Ayrım
    454,32 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Dilek Baykal
    20. yüzyılın en önemli yazarlarından biri kabul edilen Beckett’in ilk romanı Sıradan Kadınlar Düşü, yazarın iç dünyasını sergileyen otobiyografik bir eser niteliğindedir. St. Petersburg Times tarafından “edebi bir dönüm noktası” olarak tanımlanan roman için Beckett “bütün çılgınca düşüncelerimi içine tıktığım bir sandık” demiştir. Eser yayıncılar tarafından fazla edebi ve riskli bulunduğundan yazarın yaşamı boyunca hiç yayımlanmamış; ancak ölümünden sonra basılmıştır. Hikâyenin başlangıcında; sevgisi, Smeraldina-Rima ve Alba adındaki iki kadın arasında ikiye bölünmüş olan Belacqua “son kez ‘Dublin’e düşmeden’ önce şehvet duygusuyla ve kelime dağarcığının yarattıklarıyla cebelleşmektedir” (The New Yorker). Gençliğe özgü duygulardan ve gözle görülür bir şekilde James Joyce’tan etkilenmiş olan Sıradan Kadınlar Düşü, olağanüstü bir ustalık eseridir. Beckett, sonraki çalışmalarına da damgasını vuran kelime oyunları ve dilinin saflığıyla okuru keyiflendirmenin yanı sıra, edebiyat ve sanat tarihindeki önemli yazarlara ve eserlere, mitolojiye ve daha pek çok kültürel öğeye atıfta bulunmaktadır. SAMUEL BECKETT: İrlandalı romancı, oyun ve senaryo yazarı, öykücü, şair, denemeci ve çevirmen (1906-1989). Protestan bir aileden gelen Beckett, Dublin’in bir banliyösünde doğmuştur. 1927’de Dublin’deki Trinity College’ın Roman Dilleri Bölümü’nden mezun olur. 1928’de Paris’teki École Normalé Supérieure’de İngilizce okutmanı olarak çalışmaya başlar. Burada James Joyce’la tanışır. Joyce’un ileride Finnegan’s Wake adıyla yayımlanacak romanının bir bölümünün Fransızcaya çevrilmesine yardım eder. 1930’da Whoroscope adlı bir şiiri yayımlanır. 1932-1937 yılları arasında Londra’da yaşar. Bu dönemde yazdığı öykülerden oluşan ve Joyce’un etkisini yansıtan More Pricks Than Kicks’de (1934; Aşksız İlişkiler) akıl hastanesinde bakıcı olmasını konu alan Murphy 1938’de Londra’da yayımlanır. 1937’de Paris’e yerleşir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransız Direniş’ine katılır. 1942’de Gestapo’dan kurtulmak için Fransa’nın güneyine, Vaucluse’e kaçar. Burada kaldığı iki yıl içinde gündüzleri tarım işçiliği yaparken, geceleri Watt’ı yazar. Savaş sona erdikten sonra Paris’e döner. Bundan sonra yapıtlarını daha yalın yazabildiğini düşündüğü Fransızcada kaleme almaya başlar ve 1946-1950 yılları arasında Molloy (1951), Malone Meurt (1951; Malone Ölüyor) ve L’innomable (1953; Adlandırılamayan) adlı romanlardan oluşan Üçleme’yi tamamlar. Beckett’ın en önemli yapıtları olarak görülen her üç roman da tek bir kişinin çeşitlemeleri denebilecek bir dizi karakter tarafından anlatılır. Anlatıcılar hızlı bir fiziksel çöküş içindedir ve var olduklarının tek kanıtı zihinleridir. Adlandırılamayan’da bu çöküş, anlatıcının bir ağız ve zihne indirgenmesiyle doruğa ulaşır. Beckett’ın pek çok yapıtında olduğu gibi burada da anlatıcı sessizliğe ve hiçliğe tahammül edebilmek için hikâyeler uydurur ve uzun, karmaşık monologlara girer.
  • Samuel Beckett
    insan sesi mp3 - Türkçe
    16 Ayrım
    230,77 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Ceren Teoman
    İnsan tekinin yüreğindeki ve zihnindeki kimi karanlık yerlere dokunuyor Samuel Beckett bu eserinde: Ölüm, hayat, doğa, varlık, eylem, zaman, anlam… Bu eski fakat hâlâ etkisini sürdüren puslu alanlara elindeki neşterle ince kesikler atıyor Beckett; insani varoşulun gelip geçiciliğine, değersizliğine, anlamsızlığına ilişkin duygu ve düşünceler de işte bu neşter kesiklerinden sızıyor. Sızmalara patlatmalar eşlik etmiyor, aksine asude bir akış söz konusu. İniltiyi andıran, kırılıp dağılan kelimelerse hep aynı kör noktaya, yani ölümün soğuk zaferine ulaşıyor, ama ölüm toprak altında dahi ruhlara huzur vermiyor: Ölüler zor ölür, öteki dünyaya davetsiz girenlerdir onlar, buldukları yere yerleşmek zorundadırlar, çamurun içine inen kuyulara ve kapaklı deliklere, ta ki arazinin efendisi çok uzun süren bir kabul sürecinin ardından onlarla ilgilenme işini yükleninceye kadar. O zaman ölüler arasında şüphesiz ki serbest hale gelirler, o zaman dertleri biter, doğal dertleri yani. Trajik olanın da komik olanın da artık hükmünü yitirdiği, mevcut anlamların ve değerlerin hızla çözülüp dağıldığı, eylemin mümkün olmadığı, kara yazgının egemenliğini büsbütün ilan ettiği bir eşikte; "doğal dertlerinin" yükünden kurtulmaya çalışan insanın çaresizliğini işliyor Beckett, o her zamanki kurucu "gaddarca" tavrıyla...

Sayfalar