“Kağnı serseri bir mayın gibi şehrin dışındaki kışlanın yakınına kadar gelmiş ve orada durmuştu. Hep birlikte koşmaya başladılar, önce askerler geldi kağnının yanına. Kimsesiz kağnıdan bir çocuk ağlaması geliyordu. Hızlıca kağnının arkasına geçtikleri sırada Saniye Teyze de kağnının yanına ulaştı. Yaşlı kadının ağzından “Elif” sesi boğuk bir çığlıkla çıkıvermişti…”