Yazara Gore Listeleme

yaşam bir ıstaka gelir vurur ömrünün coşkusuna hani tutulur dilin konuşamazsın tırmandıkça yükselir dağlar sen mağlupsun sen ısssız ve kalbinde kuşların gömütlüğü tutunamazsın eloğlu sevdalardan dem tutar aşk büyütür yıldızlardan yasak senin düşlerin dokunamazsın...birini sevmişsindir geçen yıllarda açık bir yara gibidir hala hala ne çok özlersin onu ağlayamazsın... solunda köprüler çürür sesin, sessizlik sanki bir uğultuda savurur hayat kül eyler seni doğrulamazsın...

Aşk, bir iksir... Aslında yaşamın ideolojik anlamı... Akan ve durulan gürül gürül bir çavlan. Düş, bize hep uzak kalan... Ama her yürekle sarmaş dolaş yaşanan. Bir Kızılderili atasözü: "Geceler rüya görmek içindir; gündüzler ise görülen rüyaların gerçekleşemeyeceğini anlamak için" der. Gündüzler, yaşamın katı ve örseleyen gerçekliğiyle düellomuzdur bizim; geceler "düş", gündüzler ise "yaşam"dır. "Düş ve Yaşam" ikilemi, bu yüzden hep ayrışan beraberliklerdir. Ve biz iflah olmayız; ne düş'ten cayarız ne yaşamdan... Yılmaz Odabaşı, bu kitabında şiir tadındaki üslubuyla, medya teröründen Kürt dengbejleri'ne, Aziz Nesin'li anılardan Cezmi Ersöz söyleşisine, Türkiye solu pratiğine eleştirel yaklaşımlardan yabancılaşma olgusuna uzayan çeşitlilikte konularla, hayatın nabzına neşter vurup, yitirmeye yöneldiğimiz içtenliklerle yüzleşme / yüzleştirme çabasını sürdürüyor.

Bir siyasi roman ve bir aşk romanı. Sıkıyönetim altında, 90’ların sert ve gayri meşru savaş koşullarının eşiğinde “siyasi bir şehir”: Diyarbakır... Orada, kendine bir yol çizmeye çalışan, “ruhu bile sanık” bir genç adam ve dünyayı cehennem bilmiş ürkek bir genç kadın... Bu iki kanadı kırığın hazin aşkı.