Yazara Gore Listeleme

Kitabın başlangıcında küçük, maskeli bir çocuk tarafından bıçaklanan bir kadın var. Kadına ne olduğunu kitabın sonlarına doğru öğreniyoruz. Bu olaydan uzun yıllar sonra ıssız bir yerde bulunan terk edilmiş bir araba ve 16 yaşında kayıp bir kız ile başlıyor her şey... Kızın yaşı küçük olmasına rağmen yasal olarak reşit olması işleri biraz karıştırıyor. Kayıp bir yetişkini aramak için 72 saatlik bir süre geçmesi gerekiyor ve kız kaçırıldıysa geçen her saat onu canlı bulma ihtimalini azaltıyor. Mandy Wilk'e ait olan araba ıssız bir yerde terk edilmiş olarak bulunur. Bu kızı ölü ya da diri olarak bulmak ise polisin başlıca görevidir. Bu konuda onlara yardımcı olan Frank Rath isminde özel bir dedektif var. Bu dedektifin ablası uzun yıllar önce tecavüz edilerek öldürülmüş ve adam ablasının kızı olan Rachel'i evlatlık edinmiştir. Rath kıza anne ve babasının bir cani tarafından öldürüldüğünü söylemek yerine trafik kazasında öldükleri yalanını söyler. Genç adam ablasının ve eniştesinin cesetlerini ilk bulan kişidir ve eve zamanında gidip ablasını kurtaramadığı için sürekli kendini suçlamaktadır. Bu yüzden mesleğini bırakır, yeğenini evlat edinir ve hiç kimseyle evlenmeyerek hayatını ona adar. Rath'ın kızı olan Rachel kayıp kızdan sadece 1 yaş büyüktür. Bundan önce o bölgede tecavüze uğrayan ve öldürülen kızların olması, bu kayıp olayını önemli bir hale getirmektedir. Kaybedecek zaman yoktur bu bir yaşam kalım savaşıdır. Dedektif Rath ve birkaç polisten oluşan ekibin bir an önce bu kızı bulması gerekmektedir. Bu olayı araştırırken bir kız cesedi bulunur. Bu Mandy değildir fakat bu cinayetin genç kızın kaybı ile ilgili olabileceği düşünülmektedir. Cesedi bulunan kız sıradan bir cinayete kurban gitmemiş, uzun süre işkence çektikten sonra öldürülmüştür. Cinayetin işlendiği tarihte kızın hamile olması, olayı farklı bir yöne çekmeye başlar. Kızın karnının yarılmış olması ve kalbinin de bulunmaması akla satanizm gibi ihtimalleri getirir. Polis bu konuda derin bir araştırma yapar. Bu sırada Rath üniversitede okuyan kızını merak etmekte ve ona telefonla ulaşmaya çalışmaktadır. Günlerce Rachel'e ulaşmak için çabalar ama nafile. Kayıp olayının meydana geldiği kasabada kürtaja karşı bir dernek bulunmaktadır. Bunun fanatik üyeleri olması ve kaybolan Mandy'nin hamile olma ihtimali iyice kafaları karıştırır. Mandy'nin bir süre bu derneğin toplantılarına düzenli olarak katıldığı saptanır. Bu arada dedektif Rath onun düzenli olarak jinekolojik muayeneye gittiği doktorla da irtibata geçer. Birbiri ile bağlantısı olmayan, görünüşe göre ortak yönleri de bulunmayan bu kızları kim ve neden öldürmüştür? Son bulunan kızın cesedine bazı semboller kazınmış olması polisin dikkatinden kaçmaz. Rath bu koşuşturmacanın içinde zor da olsa kızına ulaşır. Bu cinayetleri ve şüphelerini Rachel ile paylaştığında kız olaylara ilgisiz gibi görünse de bir süre sonra erkek arkadaşı ile birlikte harekete geçer. Hamile gibi rol yaparak bu sözü edilen derneğe gider. Burada bir kız ile tanışır, kız kürtaja karşıdır ve Rachel ile yakınlaşmaya çalışmaktadır. Rachel bu kızla ikinci karşılaşmalarında ondan yıllar önce ailesinin nasıl katlediğildiğini öğrenir ve o andan sonra da ortadan kaybolur. Dedektif kızının bu olayı araştırırken kaybolduğunu öğrendiğinde onun diğer kızları öldüren katil tarafından kaçırıldığı düşünür. Polisler ve dedektif tüm bilgi ve deneyimlerini bu cinayetleri çözmek için harcarlar. Mandy bir yana artık Rachel'in de hayatı tehlikededir. Derinlemesine bir araştırma yapan ekip, derneğin kurucusu kadına ulaşır ve ondan öğrendikleri kan dondurucudur. Söz konusu kızının hayatı olunca Rath kendi canını hiçe sayar ve bulduğu ip ucunun peşinden gider. Tüm yollar Mandy'nin gittiği doktora çıkıyordur. Dedektif onun evine gizlice girmek isterken doktor onu fark eder. Bu esnada evin bodrumundan bir kızın yardım çığlıkları duyulmaktadır. Rath bu kızın Rachel olduğunu düşünerek ölümüne mücadeleye girişir. Sonunda kurbanı kurtarır. Bu kız kendi kızı değildir fakat kayıp olan kızlardan birini sağ olarak bulmuştur.

Çekingen genç Axel, jeolog ve mineralog amcası Profesör Lidenbrock ve Axel'in âşık olduğu güzel Graüben'in yaşadığı eski Hamburg mahallesindeki küçük evdeki düzen aniden altüst olur. Çünkü Profesör Lidenbrock eski bir elyazmasında bir kriptogram bulmuştur. XVI. yüzyılın ünlü İzlandalı bilginlerinden Arne Saknussemm bu belgede sönmüş bir yanardağ olan Sneffels'in kraterinin bacasından girerek arzın merkezine kadar gittiğini açıklamaktadır! Yerinde duramayan Profesör Lidenbrock, Axel'i yanına alarak hemen İzlanda'ya gider. Burada profesörün tam tersine soğukkanlılığını asla yitirmeyen Hans onlara rehberlik eder. Hep birlikte yanardağın gizemli derinliklerine inerler... Arzın Merkezine Seyahat, Jules Verne'in 1864'te kaleme aldığı bir bilimkurgu romanıdır. Karakterlerin başlarına gelen olağanüstü maceraları tasvir ederken Verne belki de yeteneğinin doruk noktasına ulaşmıştır.

Modern bilim, felsefe ve din ilişkisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Caner Taslaman, bu kitapta modern bilim, felsefe ve teoloji gibi inceleme alanlarındaki ‘ahlâk’tan hareketle Allah’ın varlığını savunuyor. Bu kitapta cevabını bulabileceğiniz bazı sorular: Ahlâktan hareketle Allah’ın varlığı temellendirilebilir mi? Modern psikoloji ve bilişsel bilimler gibi alanlardan gelen veriler doğuştan ahlâkî özelliklere sahip olduğumuzu göstermekte midir? Teizm mi, ateizm mi insanın ahlâkî özelliklerini daha iyi açıklamaktadır? Allah’a atıf yapılmadan ahlâkın rasyonel temel bulması mümkün mü? Allah iyiyi mi emreder yoksa Allah’ın emrettiği mi iyi olur? Doğuştan ahlâkî özellikler hakkındaki değerlendirmemizle din(ler) hakkında hangi sonuçlara ulaşıyoruz?

Belli zaman ve mekan içinde uyanış hikayesini anlatmaya çalıştığımız Sonsuza Uyanan Taşlar ne Türk adının ilk defa yazılışı, bugüne kalan yazılışı, ne Göktürklerin tarih destanı, ne de ilteriş Kağan´dan Bilge Kağan´a, Kül Tigin´e ve Bilge Tonyukuk´a övgüler, şiiridir. Belki bunların hepsidir, belki tek tek bunlardır. Ama hepsinden önemlisi hepsini gölgeleyen bir ululukta yücelişi, Türkçemizin haşmetini verişidir. Evet, Sonsuza Uyanan Taşlar ana dilimizin, o nefis Türkçemizin 1250 yıl önceki haşmeti ve 1250 yılından bu yana sürüp gelen şaşaasıdır.