Eserlere Göre Listeleme

Toplam 898 sonuçtan 241 - 250 arası görüntüleniyor.
  • Felix Marti Ibanez
    insan sesi mp3 - Türkçe
    37 Ayrım
    396 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Sibel Durak
    Thales'ten Aristoteles'e, Descartes'tan Heidegger'e, Kierkegaard'dan Sartre'a Felsefe Öyküleri'nin konusu yaşamış en tehlikeli, en şaşırtıcı, en çekici insan türü; filozoflar. Felsefeyi insan yaşamının çatısıyla sunan az rastlanır bir kitap.
  • Sören Kierkegaard
    insan sesi mp3 - Türkçe
    23 Ayrım
    348,85 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Sena Gülsoy
    Şu kederin çelişkisini kim kavrar: Kendini açmamak, sevginin ölümüdür; kendini açmaksa sevgilinin ölümüdür. İnsan zihni çoğu zaman güç ve kudret arzular, ve onu elde etmek her şeyi dönüştürecekmiş gibi, sürekli bu düşünceyle meşgul olarak, cennette yalnızca sevinç değil keder de bulunduğundan kuşkulanmaz: Öğrencinin bütün ruhuyla istediği şeyi ondan esirgemek zorunda olmak, ve bunu tam da öğrenci sevilen olduğu için yapmak zorunda olmak ne acıdır. - S. Kierkegaard Daha önce İroni Kavramı ve Kaygı Kavramı isimli eserlerini yayımladığımız Soren Kierkegaard'ın bu kez ismini Yunanlı bir keşişten ödünç alarak, Jonannes Climacus adıyla yazdığı Felsefe Parçalan ya da Bir Parça Felsefe, ünlü filozofun felsefesine ve Climacus karakteri üzerinden inanç, hakikat ve Tanrı kavramları hakkındaki düşüncelerine ışık tutacak bir başyapıt.
  • Soren Kierkegaard
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    339,57 KB
    Eser Türü: Kitap
  • Ebu Bekir Er-Razi
    metin - Türkçe
    3 Ayrım
    6,65 MB
    Eser Türü: Kitap
    TAKDİM insanlık tarihi, akıl ve düşünce sahibi bir varlık olan insanın kurduğu medeniyetleri, medeniyetler arasındaki ilişkileri anlatır. İnsan, zihnî faaliyetlerde bulunma kabiliyetiyle bilim sanat ve kültür değerleri üretir, ürettiği kültür ve düşünce ile de tarihin akışına yön verir. Medeniyetler, kültürler, dinler, ideolojiler, etnik ve mezhebî anlayışlar arasındaki ilişkiler kimi zaman çatışma ve ayrışmalara, kimi zaman da uzlaşma ve iş birliklerine zemin hazırlamıştır. İnsanların, toplumların ve devletlerin gücü, ürettikleri kültür ve medeniyet değerlerinin varlığıyla ölçülmüştür. İnsanoğlu olarak daha aydınlık bir gelecek inşa edebilmemiz, insanlığın ortak değeri, ortak mirası ve ortak kazanımı olan kültür ve medeniyet değerlerini geliştirebilmemizle mümkündür.
  • Michel Foucault
    insan sesi mp3 - Türkçe
    26 Ayrım
    739 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Semra Olcaytu
    Felsefe Sahnesi, daha çok Foucault'nun 1960'lar ile 1970'lerin başında kaleme aldığı yazılar ile yaptığı söyleşileri kapsıyor. Bu dönemde Foucault sadece Fransa'nın değil, aynı zamanda Batı entelektüel dünyasının gündemine de tam anlamıyla oturmuş ve özellikle incelemelerinde kulandığı araştırma ve kavramsallaştırma yöntemleri çerçevesinde hararetli bir tartışma yaratmıştı. Foucault'nun 'arkeoloji' adını verdiği çalışmalarının aslında bir tür yapısalcılık olduğunu ve tarih boyutunu dışarıda bıraktığını öne süren bir eleştiri çizgisi, genel anlamda yapısalcılık eleştirileriyle bütünleşmişti. Felsefe Sahnesi'ni oluşturan metinlerin önemli bir kısmı bu tür eleştirilere kapsamlı bir cevap niteliği taşıyor. Yapısalcılık kavramının içeriğini, özellikle de tarih ile ilişkisini ayrıntılı olarak tartışan Foucault, bir yandan bu akımın başlangıçta sadece belli bir tür tarih anlayışını reddettiğini; bir yandanda tanımlamayı giderek güç kılacak bir biçimde genişleyen ve çeşitlenen bir düşünme ve analiz biçimine dönüştüğünü, tam da bu yüzden 'yapısalcı' kavramı altında sınıflandırılan düşünürlerde pek az ortak yan bulunabileceğini vurguluyor. Benzeri bir tepkiyi daha sonraki yıllarda kendi düşüncesinin postmodern ya da postyapısalcı olarak tanımlanmasına karşı da gösteren Foucault, tıpkı yapısalcılık gibi bu kavramların da kesin olarak tanımlanabileceğine inanmadığını dile getiriyor ve bu tür sınıflandırmaları reddediyor. Felsefe Sahnesi'ni önemli kılan nedenlerden biri de Foucault'nun düşünce çizgisinin izlediği yol ile ilgili birtakım kalıplaşmış yorumları kırabilecek ipuçları vermesi. Bu çizgide önemli kırılmalar olduğu ve her biri yeni bir dönem başlatan söz konusu kırılmaların sadece düşünürün kullandığı yöntemde değil, seçtiği araştırma alanları ile temel felsefi sorular karşısında benimsediği tutumda da belirginleştiği görüşü sıkça dile getirilir. Oysa Felsefe Sahnesi'nde yer alan ve Foucault'nun düşüncesindeki derin bir sürekliliğe işaret eden bazı metinler bu görüşü
  • Michel Foucault
    insan sesi mp3 - Türkçe
    50 Ayrım
    911,66 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Göksun Günal
    Felsefe Sahnesi, daha çok Foucault'nun 1960'lar ile 1970'lerin başında kaleme al-dığı yazılar? ve yaptığı söyleşileri kapsıyor. Bu dönemde Foucault sadece Fransa'nın değil, tüm Batı entelektüel dünyasının gündemine oturmuş ve özellikle incelemele-rinde kullandığı araştırma ve kavramsallaştırma yöntemleri üzerine hararetli bir tartışma yaratmıştı. Foucault'nun "arkeoloji" adını verdiği çalışmalarının aslında bir tür yapısalcılık olduğunu ve tarih boyutunu dışarıda bıraktığını öne süren bir eleştiri çizgisi, genel anlamda yapısalcılık eleştirileriyle bütünleşmişti. Felsefe Sahnesi'ni oluşturan metinlerin önemli bir kısmı bu tür eleştirilere kapsamlı bir cevap niteliği taşıyor. Yapısalcılık kavramının içeriğini, özellikle de tarihle ilişkisini ayrıntılı olarak tartışan Foucault, bir yandan bu akımın başlangıçta sadece belli bir tür tarih anlayışını reddettiğini; bir yandan da tanımlamayı giderek güç kılacak bir biçimde genişleyen ve çeşitlenen bir düşünme ve analiz biçimine dönüştüğünü, tam da bu yüzden "yapısalcı" kavramı altında sınıflandırılan düşünürlerde pek az ortak yan bulunabileceğini vurguluyor. Benzeri bir tepkiyi daha sonraki yıllarda kendi düşüncesinin postmodern ya da postyapısalcı olarak tanımlanmasına karşı da gös-teren Foucault, tıpkı yapısalcılık gibi bu kavramların da kesin olarak tanımlanabi-leceğine inanmadığını dile getiriyor ve bu tür sınıflandırmaları reddediyor. Felsefe Sahnesi'ni önemli kılan nedenlerden biri de Foucault'nun düşünce çizgisinin izlediği yolla ilgili birtakım kalıplaşmış yorumları kırabilecek ipuçları vermesi. Bu çizgide önemli kırılmalar olduğu ve her biri yeni bir dönem başlatan söz konusu kırılmaların sadece düşünürün kullandığı yöntemde değil, seçtiği araştırma alanları ile temel felsefi sorular karşısında benimsediği tutumda da belirginleştiği görüşü sıkça dile getirilir. Oysa Felsefe Sahnesi'nde yer alan ve Foucault'nun düşüncesindeki derin bir sürekliliğe işaret eden bazı metinler bu görüşü kuşkuyla karşılamayı gerektiriyor. Felsefe Sahnesi sadece Foucault'yu değil, Foucault üzerinde etkili olmuş entelektüel isim ve akımları tartışmak için de zengin bir birikim sunuyor. Foucault'nun özellikle yorumbilgisi çerçevesinde Nietzsche, Freud ve Marx'ı; Jean Hyppolite üzerine yazar-ken Kant ve Hegel'i; soybilimi tarif ederken Nietzsche'yi; Georges Canguilhem'i ta-nıtırken yine Nietzsche'den Frankfurt Okulu'na uzanan yoğun bir geleneği; Cassirer üzerine yazısında yeni-Kantçılığı ve nihayet yirminci yüzyıla damgasını vuracak dü-şünür olarak gördüğü çağdaşı Deleuze'ü tartıştığı yazıları, felsefe pratiğine hem içeriden hem dışarıdan bakabilen ve eleştirel geleneği büyük bir ustalıkla beklen-medik noktalara götüren metinler.
  • Macit Gökberk
    insan sesi mp3 - Türkçe
    61 Ayrım
    644,89 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Kadriye Erdemir
    Felsefe öğretileri, içten bağlantıları ve kültür ortamı ile filozofun kişiliğine olan ilgileri bakımından gösterilmek istenmiş; felsefe tarihinin, çeşitli öğretiler arasındaki yakınlıklar ya da karşıtlıklar içinden geçen ritmi belirtmeye çalışmıştır."Felsefe Tarihi", Türkiye felsefe kitaplığının en çok başvurulan, en çok aranan temel yapıtlarından biridir.
  • frederick copleston
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    138,94 KB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Tarayan: Kitap Sevenler
    Hobbes büyük İngiliz `felsefecisi`dir. Şu nedenlerle: 1. Avrupa`da düşünen her insanın despotizme başkaldırmaya başladığı bir dönemde, Kralların Saltık Yetkeciliğini savunmayı sürdürmüştür. 2. Yalnızca cisimsel/özdeksel şeylerin varlığını kabul ederek ve aynı zamanda Tanrının varlığını da kabul ederek, Tanrının da cisimsel olduğunu ileri sürmüştür. 3. Yine, insan ruhu da `doğal bir cisim` olduğuna göre, insan tutkularından doğan sonuçların irdelenişini, `törebilim` dediği şeyi, `fiziğin` bir alt dalı olarak görmüştür. 4. Uslamlamayı yalnızca ADların bir "dir" koşacı yoluyla bitiştirilmesi olarak, bir hesaplama işlemi (toplama ve çıkarma) olarak görmüştür. 5. İlk gerçeklikleri (belitler) AD`ları saptayanlar tarafından keyfi olarak belirlenen şeyler olarak görmüştür. Hobbes ile modern Avrupa`da yeni bir `felsefe` tarihi başlar. Locke da bir `felsefeci` idi. Felsefenin a priori doğasını reddetti. Tüm bilgeliğini beş duyularına borçlu olduğuna, kavramlarının boş bir tablet olan anlığı üzerine duyuları aracılığıyla basıldıklarına inandı. Ve her nasılsa bu yolda üretilen evrensellerin (adsal özlerin) hiç kuşkusuz şeylerin kendilerinin (olgusal özler) değil ama düşüncelerin ve sözcüklerin bir yüklemi olduğunu, bilginin gerçek varlık ile ilgisiz ve yalnızca düşüncelerimiz arasındaki ilişki olduğunu, "deneysel felsefe"de tanıtlama ya da gerçekliğin söz konusu olmadığını, doğal bilimin hiçbir zaman bir bilim olamayacağını, dahası "pekala kendi varlığımızdan da kuşku duyabileceğimizi" belirtti. Ne Platon`dan ne de Aristoteles`ten, ne de modern Descartes`tan felsefe üzerine hiçbirşey öğrenemeyen Locke `düşünce` tarihinde barbarlığın da söz hakkı olduğunu gösterdi. Ve İngiliz Görgücülüğünün anamalcılık ile, sömürgecilik ile, kölecilik ve kitle kıyımları ile en iyi bağdaşan entellektüel yapı olduğunu sözü ve eylemiyle tanıtladı. 17`nci yüzyılda "Carolina`nın Temel Anayasası" (The Fundamental Constitutions of Carolina) için taslağın yazarı John Locke`dur. Bu anayasa-bi
  • Ahmet Cevizci
    metin - Türkçe
    3 Ayrım
    8,02 MB
    Eser Türü: Kitap
    Büyük Alman şairi ve düşünürü Johann Wolfgang von Goethe, “Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz; günü gününe yaşar ancak” derken, sadece bireylerin değil, toplum ya da kültürlerin de felsefe tarihine duydukları ihtiyacı anlatmak istiyordu. Modern dünyanın karmakarışık ve her yönüyle bunaltıcı koşulları içinde insan, hayatını doğru yönetebilmek ve ona anlam katıp değer yükleyebilmek için felsefeye, büyük felsefi soruları yanıtlamaya ihtiyaç duyar. Felsefe yapmayı öğrenebilmek içinse felsefe tarihine ihtiyaç duyulur. Bunun da en önemli nedeni, büyük filozofların iki bin beş yüz yıldan beri ele aldığı konu ve soruları, hâlâ onların bize sağladığı ipuçları veya argümanlar üzerinden sorguluyor olmamızdır. “Adaletin, mutluluğun, aşkın ne olduğu”, “kimin, nasıl yönetmesi gerektiği”, “siyasal bir sistemin hangi temel etik ve politik ilkeler üzerine inşa edileceği”, “gerçekten var olanın ne olduğu”, “bizim başkalarına karşı ne tür yükümlülüklerimizin bulunduğu” gibi soruları soranlar ilk bizler değiliz. Bu sorular, Sokrates, Platon ve Aristoteles tarafından da sorulmuş ve felsefe tarihi boyunca daha pek çok filozofun ilgi odağında yer almıştır. İşte bundan dolayıdır ki felsefe ve felsefe tarihi, entelektüel dünyamızı zenginleştirecek, yolumuzu bulmada bize yardımcı olacak fikirlerle ve çıkartabileceğimiz derslerle doludur. Çağdaş İspanyol düşünürü George Santayana “Geçmişi hatırlayamayanlar onu tekrarlamaya mecburdurlar” sözüyle tam da bunu kastediyordu. Ahmet Cevizci’nin Felsefe Tarihi, Antik Yunan’dan Hıristiyan ve İslam felsefesine, modernizmden postmodernizme kadar, işte bu iki bin beş yüz yıllık düşünce tarihini ayrıntılı, sistemli ve anlaşılır bir biçimde sunuyor.
  • Frederick Copleston
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    771,00 KB
    Eser Türü: Kitap
    Platon'un felsefesinin Felsefe Tarihindeki yeri öylesine benzersizdir ki, bütün bir İdealizmin başlangıcı gibi ereği de ondadır. Hiç kuşkusuz bilgelik-sevgisi onda Parmenides'ten Herakleitos'a, Zenon'dan Sokrates'e antik çağın tüm soylu eytişimcilerini kucaklar. Ama ancak onun felsefi yaşamı düşüncesiyle ve eylemiyle bütünleştiren İdealizmindedir ki tüm ön felsefi çabanın gerçek değeri ve gücü kendini gösterir, ve ussallığın, İdeanın varoluşun gerçek değer ve anlamının kaynağı olduğu kavrayışı doğar. Kendini ilkesinde gösteren bu erek nedeniyle, ilkesi ile bir olan erek nedeniyledir ki Felsefe Tarihinin kendisi doğal olarak Platonizmin tarihinden, felsefi gerçekliğin açınımı özsel olarak Platonik İdeanın açınımdan başka birşey değildir. Onun İdealar Kuramı felsefi dizgeler içersinden ilerleyen kurgul düşüncenin yarattığı her yeni tabloyu bir kez daha çizecek, Kavramın felsefe tarihinde kendinde ve kendi için her yeni irdelenişi özsel olarak bir kez daha "Parmenides"te en çarpıcı sergilenişini bulan o eytişimsel ustalık ve üretkenlik düzeyine yükselişi arayacaktır. Eğer Platon kuramıyla insanın Gerçeğe yetenekli olduğunu tanıtlamışsa, eylemiyle de Erdeme yetenekli olduğunu göstermiştir. Eğer Eğitimin insanın gerçekleşmesi için biricik yöntem olduğunu göstermişse, gerçek eğitim olarak Felsefenin bütün öneminin ve bütün anlamının ideal insan bilincini üretme girişimi olmasında yattığını da göstermiştir.

Sayfalar