En Son Eklenenler

Toplam 55978 sonuçtan 261 - 270 arası görüntüleniyor.
  • Lars Kepler
    insan sesi mp3 - Türkçe
    43 Ayrım
    412,69 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Polisiye Roman, Roman/Öykü
    Seslendiren : Levent Filyos
    Konusu:
    40 DİLDE 17 MİLYON OKUR Beyazlar içinde on küçük tavşan, Bir uçurtmanın ucunda cennete gitmeye çalışıyordu. Uçurtmanın ipi koptu, hepsi birden yere düştü, Cennete gitmek yerine hepsi birden... Her şey bu tekerlemeyle başlıyor. 19 dakika sonra ölüyorsunuz. Maskeli biri gölgeler içinde bekleyip kurbanını izliyor. Onu yavaşça öldürecek, cezasını verecek. Tavşan Avcısı kurbanlarını tek tek avlıyor. Nihai hedefine ulaşmadan da durmayacak. Joona Linna ve Saga Bauer’in karşılaştıkları en zor vakalardan birini çözmek için zamana karşı yarışacaklar. Müthiş... Kepler ana ipuçlarını gözler önünde saklamakta hiç bu kadar iyi olmamıştı. Publishers Weekly
  • N.G. Kabal
    insan sesi mp3 - Türkçe
    81 Ayrım
    1519,37 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Roman/Öykü
    Seslendiren : Binnur OLGUNER
    Konusu:
    Yakmaya başlayana dek yanacaksın! Tanrıçaların uyanışından sonra Nova ve Daren aylar sonra diyara döner. Cehennem kraliçesini geri getirmek hiç de sandığı gibi olmaz. Artık tüm lordlar ve vârisler tehdit altındadır. Karanlık maddeyi kullanmak diyarın dört bir yanından orduların kapıya dayanmasına neden olur. Toprak Vârisi yeni kurduğu müttefiklerle kaybettiği gücünü kazanırken, Ateş Krallığı taht mücadelesine dahil olur. Hava Krallığı’nın birleşme partisi, Su Vârisi’nin takdimi ve Ateş Krallığı merasimi Nova’yı zorlu kararlar almak zorunda bırakır. Beşinci element ile yüzleşen Nova krallığını kurtarmak için Atlantis’in peşine düşerken, Ateş Lordu’na kaybettiklerini geri vermeye kararlıdır.
  • A.M.Celal Şengör
    insan sesi mp3 - Türkçe
    20 Ayrım
    332,59 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Felsefe
    Seslendiren : Hande Karakaya
    Konusu:
    Bu kapkara tabloya rağmen neden Türkiye'de yaşamaya devam ediyorum ve elinizdeki gibi yayınlar yapıyorum? Bunun cevabı benim bilim tarihine olan sevgimde ve o sevginin bana sağladığı yararlarda yatmaktadır. Ne kadar bedbin olursam olayım, bilim insanlarının yaşamlarını okuduğum, tavsiyelerini öğrendiğim zaman, bana bir iyimserlik ve güç geldiğini hissediyorum. Belki bu yazılar onları okuyacak bazı vatandaşlarıma da benzer hisler verir ve belki, bir gün, hep birlikte, bu kapkara tabloyu yırtacak gücü bir araya toplayabiliriz. Üstelik, dünyada "kaçacak" yer de pek kalmadı. 20. Yüzyıl, ABD'nin Başkan Franklin Delano Roosevelt zamanında 1929 ekonomik çöküşünün yaralarını sarmak için uygulamaya koyduğu New Deal tedbirlerinin mimarı başkan yardımcısı Henry Agard Wallace'ın tabiriyle, "sıradan insanın" yüzyılı olmuştur. Sıradan insanın yüzyılı, tüm bilim ve teknoloji tarihinde görülen ilerlemelerin toplamından daha çok ilerlemeye şahit olduğu halde (ki bu ilerlemelerin temel nedeni, Wilhelm von Humboldt'un yarattığı elitist araştırma üniversitesi kavramının kazanımlarıdır), toplumun ilerlemesini sağlayamamış, bil'akis gerilemeye, cehaletin ve bâtıl inançların yaygınlaşmasına, özellikle insanlığın lideri durumundaki Batı toplumları içinde insanlar arasındaki refah uçurumunun açılmasına neden olmuştur. Bilgi düşmanlığı, Orta Çağ’daki gibi yine hortlamıştır. Bilimi, onu 19. Yüzyıl’ın oturttuğu tahtından indirmek için pek çok sapık, elitizm karşıtı ideoloji türemiştir. Bu sapık ideolojiler bilhassa post-modern denilen düşünceler yumağı içinde iyice ayyuka çıkmış, aklı selim ile zırvalık arasında seçim adeta yapılamaz hale gelmiştir. Bunu gerçekleştirenlerin pek çoğu da üniversitelerde öğretmenlik yapan kişilerdir ki, ben bunları cehennemdeki üniversitelilerin zebanileri olarak görüyorum. Bu hem kapitalist/demokratik Batı ülkelerinde hem de sosyalist/totaliter Doğu blokunda böyle olmuştur. Dolayısıyla Türkiye'yi beğenmeyip nereye gidebilirim? Nereye gitsem, manzara üç aşağı beş yukarı aynıdır. Kirlenen evimi terk edip başka bir eve taşınmaktansa, şimdilik evimi temizlemeye yardımcı olmak bana daha akılcı bir davranış şekli gibi geliyor.
  • Şükrü Günbulut
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    3,35 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Edebiyat
    Konusu:
    Kitapta, Anadolu'da, 1240'dan 1970'lere kadar, 66 başkaldırının öyküsü, bunlardan 52'sinin üstüne söylenmiş, 160 kadar şiir var. (Babailer ve Şeyh Bedreddin'den, son başkaldırılara kadar). Ayrıca, Anadolu'da, adları bilinmeyen başkaldırıcılara yakılmış türküler, Türkiye dışındaki Türklerin ve Avrupalıların, kendi ayaklanmacılarına söyledikleri ağıtlar da eklendiğinde kitaptaki şiirler 200'ü geçiyor. Öykülerini ve çoğunun türkülerini bildiğimiz 66 başkaldırı içinde, daha iyi, daha hakça bir dünya için, bilim ve aydınlanmaya dayalı olanlar, yalnızca dört şiir var. Diğerleri az çok kişisel sorunlar veya batıni amaçlar peşinde. Bu dört başkaldırının, tarih içinde dağılımı da ilginç. 1240'tan 1900'lere kadar Anadolu'da bilim ve aydınlanmaya dayalı başkaldırı yok. Bu tür kımıldanmalar 1970'lerde, Cumhuriyet belli bir olğunluğa ulaştıktan sonra çoğalıyor. Bu tablo bize, Anadolu'da Selçuklulardan başlayıp, Osmanlılarla süren, halkın büyük ezilmişliğini ve kulluk geleneğinin halk üzerindeki yıkımını gisteriyor. Bu gelenek, bilimsel düşüncenin ortaya çıkmasını engellediği gibi, akla, bilime dayanan bir aydınlığın peşine düşmeyi de olanaksız kılmış. Kitapta, Osmanlı sarayı ve taşrası da, ayaklananlar açısından inceleniyor.
  • Ergün Kazanır
    insan sesi mp3 - Türkçe
    11 Ayrım
    200,50 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Roman/Öykü
    Seslendiren : Didem Ünüvar
    Konusu:
    Ergün ilkokul yıllarından beri, gördüğü her haksızlığa karşı çıkmaktadır. Ama arkadaşlarını savunurken aldığı yanıt hep “Avukatı mısın?” olmuştur. İşte o günden beri avukatlık, Ergün’ün aklına iyiden iyiye yerleşir. Böylece Ergün üniversite için İstanbul’a, Hukuk Fakültesine gelir. Burada aldığı eğitimden ve yaptığı stajdan sonra avukatlığa Rize’de başlar. Ancak sonunda Tahsin’in dediği olur: “Ee artık İstanbul’un suyunu içtin, daha da Rize’yi unut.” Hayat onu yeniden İstanbul’a, mücadeleyle geçecek bir dünyanın ortasına getirir. Bu romanda, Avukat Ergün Kazanır’ın çocukluğundan üniversite yıllarına, ilk iş deneyiminden başından geçen evliliklere; yaşadığı türlü macera ve anılara tanık oluyoruz. Dışarıdan göründüğü gibi olmayan avukatlık mesleğinin farklı yönlerini Kazanır’ın mücadeleden vazgeçmeyen karakteri sayesinde keşfediyoruz. Yazarın eğlenceli, samimi ve yer yer şiirsel dilinden azimli bir avukatın yaşamını okuyacaksınız!
  • metin - Türkçe
    2 Ayrım
    1,49 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Biyografi
    Konusu:
    Elinizdeki kitap, 1950'li yıllarda O'nun Kabataş Erkek Lisesi'ndeki öğrencileri arasında yer alan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün Necatigil hakkında değişik tarihlerde ve zeminlerde farklı sıfatlarla yaptığı üç konuşma ile iki yazısından oluşmaktadır. Anılarla Behçet Necatigil ve Kabataş Lisesi ve Behçet Necatigil başlıklarını taşıyan iki bölümde toplanan bu konuşma ve yazılar, Necatigil'in iki yönünü, şair ve öğretmen kimliklerine ışık tutmaktadır.
  • Prof. Dr. Cemal Kurnaz
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    9,64 MB
    Eser Türü: Kitap
    Konusu:
    Ben Türk şiirini gül-i ra'nâya benzetiyorum; yarı sarı yarı kırmızı... Halk ve divan geleneğinden beslendiği için iki renkli. Rengini, kokusunu bizim havamız, suyumuz ve toprağımızdan alan, bizim besleyip büyüttüğümüz bir gül. Edebiyatımızı doğru anlayabilmek için önce zihnimizdeki ikiliği kaldırma-mız gerektiğine inanıyorum. Türk kültürü, tarihi ve sanatı gibi edebiyatı da bir bütün. Şiir de bu bütünlük içinde gelişimini sürdürüyor. Farklı estetik çizgilere sahip olmakla birlikte, ortak bir kültür birikimine yaslanan halk ve divan edebiyatlarımızın müşterekleri tahmin ettiğimizden çok daha fazla. Şimdiye kadar ısrarla farklı taraflarına dikkat çekildiğinden bu ikisinin biri birine zıt ve tamamıyla farklı edebiyatlar olduğu sanılmış, arada uçurumlar yaratılmıştır. Ben bunun böyle olmadığını örnekleriyle ortaya koymaya çalıştım.
  • Freida Mcfadden
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    1,94 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Roman
    Konusu:
    On bir yaşındaki Nora Davis odasında ödevlerini yaparken babasının bodrumda kadınları öldürdüğünden bihaberdi. Ta ki polisler gelene kadar. O günlerin üzerinden yıllar geçmişti. Babası ömrünü parmaklıklar ardında çürütürken Nora başarılı bir cerrah olmuş, sessiz, yalnız bir hayat sürmeye başlamıştı. Kimse babasının ünlü bir seri katil olduğunu bilmiyordu. Nora da bunun böyle kalması için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Fakat bir gün hastalarından birinin öldürüldüğünü öğrenecekti. Üstelik genç kadın, Nora’nın babasının kurbanlarını öldürdüğü o eşsiz, korkunç yöntemle öldürülmüştü. Birileri Nora’nın kim olduğunu biliyordu. Birileri bu dehşet verici suçun cezasını onun çekmesini istiyordu. Ancak Nora, babası gibi katil değildi. Polisler onu suçlayamazdı. Bodrumuna bakmadıkları sürece…
  • M. Öcal Oğuz
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    1,89 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Edebiyat
    Konusu:
    Türkiye ve Azerbaycan sahası halk şiirinde tür, şekil ve makam sorunlarını tartışmak düşüncesiyle hazırlanan denemelerden oluşan bu kitapçık, halk şiirinde kullanılan nazım tür ve şekillerinin tarihçesi niteliğine sahip bir "türler monografisi" değildir. Bu kitapçıkta yazar, öncelikli olarak, halk şiiri üzerinde çalışanların ihmal ettiği bir alan olan tür monografilerinin hazırlanmasının önündeki bilimsel süreçlere ve uygulanabilecek yöntemlere dikkat çekmeyi hedeflemektedir. Türkiye ve Azerbaycan'da tür, şekil ve makam konularında hazırlanan belli başlı çalışmaların irdelenip sorgulandığı ve yöntem eksikliklerinin doğurduğu sorunların dile getirildiği bu çalışma, ortaya koyduğu tanım, tasnif ve tekliflerde, halk şiirinin Azerbaycan ve Türkiye sahasındaki sorunlarını "Türk Dünyası Halkbilimi" yaklaşımı çerçevesinde ele almayı denemektedir.
  • Baki Yasa Altınok
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    3,36 MB
    Eser Türü: Kitap
    Eser Alt Türü: Tasavvuf
    Konusu:
    19. yüzyıl Alevî-Bektâşî tekke şairlerinden Yanbolulu Ali Türabi Baba, İstanbul Merdivenköy Bektâşî Dergahı’nın postnişinliğini yapmış, Kırşehir Hacı Bektaş Pir Evi’nde Dedebaba Postu’na oturmuş bir gönül eridir. Aruzla ve heceyle yazdığı şiirlerin samimi ve yanık sesi, Anadolu halkının hafızasında silinmez izler bırakmış, akıcı ve anlaşılır dili şiirlerinin bestelenerek okunmasını sağlamıştır. Bu anlamda, son dönem Osmanlı Tekke şiiri içinde Divan sahibi bir şair olarak önemli bir yeri olan Ali Türabi Baba’nın şiirine daldığımızda, onun şiirinin ilahi aşkın nağmeleriyle coşkun bir ırmak gibi çağladığını görmekteyiz. Baki Yaşa Altınok’un “Türabi Divanı” üzerine çalışması, onun hayatıyla ilgili bilgileri bilimsel yöntemleri kullanarak titiz bir şekilde ortaya çıkarıyor ve eski yazıda kalmış bir Alevî-Bektâşî şiir hazinesi olan Divan’ını günümüz alfabesiyle okuma imkanı veriyor. Halimi bilmez mi ol yarim bilir bilmezlenir Geceler ah ettiğim zarım bilir bilmezlenir N’eyleyim bir rahm kılmaz aşık-ı üftadeye Kanlı zalim gör ki efkarım bilir bilmezlenir

Sayfalar