En Çok Görüntülenen Kitaplar

Çaresiz ve kafası karışık Zoe, kışın ortasında göğsüne bastırdığı küçücük bir bebekle Rottnest Adası'na giden bir feribota binmişti. Kocasının onu bulacağından ya da kız kardeşinin polisleri arayacağından delicesine korkuyordu. Yıllar sonra aynı adada, Louise adında baygın ve yalnız bir genç kız bulundu. Acil müdahaleden sonra iyileşip evine dönen genç kız, anne ve babasının geçmiş ve yaptıkları seçimler hakkındaki konuşmalarına kulak misafiri oldu. Yavaş yavaş gün yüzüne çıkan sırlarından zarar görecek tek aile onunki değildi ve Louise, bir daha asla eskisi gibi olmayacaktı. Onu Özgür Bırak, aile, sırlar ve sevginin doğurduğu zorluklar üzerine duygu yüklü bir hikâye. Okumayı bitirdikten sonra bile, 'Ben olsam ne yapardım?' diye düşünmeye devam edeceksiniz.

Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto, duygu, düşünce, davranış ve sözlerimizin su kristalleri üzerinde etkisini ölçmek için bir deney yapar. Ve çok şaşırtıcı sonuçlar alır. Bu deneyin kısaca özeti şöyle; Şişelere su doldurur ve bu şişelerin üzerine farklı manalardaki cümlelerin bulunduğu etiketler yapıştırır. Bu etiketlerin üzerindeki cümlelerin kimi güzel, kimi hüzünlü, kimi de olumsuz manalar içermekteydi. Daha sonra bu cümlelerdeki manaların, su kristalleri üzerinde etkilerini görmek için, bir müddet beklemeye başlar.  Bekleme müddetinden sonra, bu suların hepsini analiz eder ve fotoğraflarını çeker. Sonuç oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü su kristallerinin hepsi, üzerindeki etiketin manasına göre şekil almıştır. Bu olay sonuç olarak bize şunu söylenmektedir; Karşılıklı iletişim olmadığı halde bu cansız etiketlerde yazılı cümlelerin manaları, su kristalleri üzerinde bu kadar etkili olabiliyorsa, vücudunun % 75 i su olan insana karşı duygu, düşünce, davranış ve sözlerimizin etkisi tartışılmaz bile. Bu nedenle özelikle bize emanet olan çocuklarımızın eğitimde duygu, düşünce, davranış ve sözlü iletişimimiz büyük önem taşımaktadır.  Ülkemizde Bir İlk İlahiyatçı Yazar Hatice Kübra ERGİN Hanımefendinin hazırlamış olduğu Küçük Hanımların Ahlak ve Din Eğitimi isimli bu eser, hem konuların öykülerle anlatımı hem bölüm sonu değerlendirmeleri hem testlerden oluşan içeriği ve hem de cinsiyet farklarını dikkate alarak hazırlaması itibari ile ülkemizde bir ilk olma özelliği taşıyor. 

Dergi

Borges, Morel’in Buluşu için yazdığı önsözde diyor ki: “Entrikanın ayrıntılarını yazarıyla tartıştım, onu yeniden okudum; onu kusursuz olarak nitelemenin bir yanlışlık ya da abartma olacağını sanmıyorum.” Ben de sanmıyorum. Pek iyi de, nasıl bir roman ki bu 1940’da yayınlandığından beri ıcık cıcık incelense de hâlâ tasvir edilemiyor, tanımlanamıyor? Neden Arjantin ve dünya edebiyatının en önemli kitapları arasında yer alıyor? Bu soruya cevabım yok, ama benim için niye önemli olduğunu biliyorum: Bir kere, hayal var. Macera var. Gerçekliğin sınırlarında gezintiye çıkmak var. Daha sonra boş olmadığı anlaşılacak bir ada ve o adaya sığınan bir kaçak var (ne çok kullanılmıştır değil mi bu “boş ada” konusu romanlarda!). Sonra gizemli bir kadın belirecek, adadaki kaçağın dünyası değişecek. Uzaktan âşık olacak: Umutsuzca kadını cezbetmeye çalışacak, kaybedecek onu, arayacak... Öyle bir an gelecek ki, arzunun bu karanlık nesnesinin var olup olmadığından bile emin olamayacak.