Eserlere Göre Listeleme

Konusu bulunamamıştır.

ZORLU BİR GÖREV. ONURLU BİR YEMİN. BÜYÜK BİR YALAN. BU GECENİN DÖNÜŞÜ YOK. Quin Kincaid yemin ettiği gece, tüm hayatı boyunca eğitimini aldığı kişi olacaktır: Arayıcı. Bu ona kalan miras ve büyük bir onurdur. Arayıcı olan Quin en yakın iki arkadaşı Şinobu ve John’la birlikte savaşacak, güçsüzleri ve haksızlığa uğrayanları koruyacaktır. Birlikte karanlık bir dünyaya ışık tutacaklardır. Üstelik can yoldaşı artık hayat arkadaşı olacaktır. Oysa hiçbir şey sandığı gibi gitmez. Arayıcılık tahmin ettiği gibi bir görev değildir. Ailesi, hatta âşık olduğu çocuk konusunda bile tahminlerinde yanılmıştır. Ve artık vazgeçmek için çok geçtir. “Fantezi ve macera dolu sahneleriyle türleri aşan bir bilimkurgu.” -Booklist- “Dopdolu bir aile efsanesine güçlü bir başlangıç… Dayton akılda kalan karakterler yaratmakta sınır tanımıyor.” -Publishers Weekly- (Tanıtım Bülteninden)

Arayış, Anadolu ve Ege Rumlarının XX. Yüzyıl ortalarına kadarki yaşamından bir kesit sunuyor bizlere. Epirliler, Selanikliler, Limni, Sakız ve Midilli'deki adalılar, Ayvalık, İzmir ve Manisa'daki "Küçük Asyalılar," İstanbullu Rumlar, hemen hepsi sırayla sahne alıyorlar romanda. Gelenek, görenek ve kültürleriyle, "İsa'nın da Muhammed'in de istediği gibi" barış içinde yaşayan diğer Anadolu halkları da: Ermeniler, Araplar, Yahudiler, Müslüman Türkler... Arayış kendi kaderini, özgürlük, dostluk, arkadaşlık, aşk ve sadakatten asla vazgeçmeden çizmeye çalışan, Niko adlı tutkulu bir Epirlinin yaşamı çevresinde gelişen olayları, altı farklı bakış açısından anlatıyor. Uç uca eklenerek günümüze kadar uzanan öyküler, kimseyi incitmeden, "kaza"da kaybedenlerin tarafına ayna tutuyor.

Aradan geçen günlerde aramızdaki münasebet gittikçe muğlak bir hal almıştı. Bu durum oldukça canımı sıkıyordu. Evet, canımı sıkıyordu çünkü karşı tarafın belirsizliği, her zaman hislerinde emin olan taraf için azaptır. Benim hissiyatım gün gibi ortadaydı fakat onun ne düşündüğünü veya duyguların hangi seyirde ilerlediğini bilmek mümkün değildi. Tabii bu benim acemiliğimden kaynaklanıyor da olabilirdi. Henüz o zamanlar aşk denilen illetin aynı zamanda karşı tarafı alt etmek için girişilen bir mücadele olduğunu bilmiyordum. Hayal kırıklığıyla yüzüme baktı. "Mutlu olmak mı?" dedi şaşkın bir ses tonuyla. Kolumdan çıktı. "Bunca acı ve adaletsizliğin olduğu bu dünyada tek amacın mutlu olmak mı? Yüz yıllardır iyiliğin ve kötülüğün mücadele ettiği, güçlünün güçsüzü ezdiği, her gün onlarca insanın öldüğü bu coğrafyada tek amacın mutlu olmak mı yani?" Biraz durduktan sonra yüzüme bakarak devam etti, "Kutsal bir amacı olmalı insanın, bir ülküsü, bir mücadelesi..." "Bak, şu insanlara bak!" dedim. “Nasılda hayret verecek derecede inatla, umutla durmak yorulmak bilmeden arıyorlar." Merakla sordu, "Neyi arıyorlar?" “Bilmiyorum her birinin arayışı farklı farklı..."Arayış… kahramanımızın dünyasında her satırı merakla okunacak, sürükleyici bir aşk hikayesi olmasının yanında birçok toplumsal ve varoluşsal mesele ele alınıyor. Eserin her satırında sürükleyici ve samimi üslup göze çarpıyor.