En Çok Görüntülenen Kitaplar

Ben, Cemal Kutay 1909 Konya doğumluyum. Tarih yazarlarının kıdemlisiyim. Arasız 68 yıl emekle bir dünya rekoru sayılan 174 eser verdim. Elinizdeki mevzumuz, ATATÜRK'ün beraberinde götürdüğü hasret "TÜRKÇE İBADET"tir. Klasik ilahiyatçı olmayı, konuyu kucaklamanın şartı saymadım. Tam aksine görebilme - düşünebilme - ele alabilme - hükme ulaştırabilmenin temeli cesaretin; hür tarih düşüncesinin nimeti olacağına inandım, denedim. "TÜRKÇE İBADET"in elinizdeki ikinci kitabını, bu inancımın gerçekleşmiş olması mutluluğu içinde sunuyorum. İlk kitap, 1417 senedir konuşulmasından üzerindeki örtüye işaretti: Elinizdeki ikincisi, asırlar ve nesillerdir milletimizin, nasıl boş ve yersiz GÜNAH KORKUSU'yla sindirildiğinin ilkinde olduğu gibi inandırıcı, akıl / mantık terkib - i cevap bulamayacaktır ve de, temelsiz sığınacaklardır. İznizle çok kısa tekrarlayayım TÜRKÇE İBADET'le; DİN'i anlayabileceğiz, ancak bu anlayabilmenin aydınlığında "GERÇEK MÜSLÜMAN OLABİLECEĞİZ", demokrasiyi, çağdaşlığı, laikliği koruyabileceğiz. İnsanlarımızı zamanının klişeleşmiş alışkanlıklardan kurtarabileceğiz. Çocuklarımızı Kur'an kurslarından başlayıp İmam Hatip Liseleri'nde süren yetişme kısırlığına feda etmeyeceğiz. Çünkü TÜRKÇE İBADET Arapça Kur'an kurslarına sebep ve lüzumu ortadan kaldıracaktır. Böylelikle de ihtiyaç kadar İmam Hatipli bu felsefe içinde yetiştirilecektir. Aksoy Yayıncılık milletimizin sağduyusunda bayraklaşmış konuyu, hükme bağlayan emeği sunmakla şeref duyar.

Torunlarından “Âşık Veysel kitabı” UNESCO, 2023 yılını “Âşık Veysel Yılı” ilan etti. Âşık Veysel’in torunlarından Nazender Süzer Gökçe ile gazeteci ve fotoğraf sanatçısı eşi Gürsel Gökçe, bu yılın anısına özel bir albüm / kitap hazırladılar. “Basında ve Ustaların Objektifinden Âşık Veysel” adıyla yayımlanan bu belgesel kitapta, aile albümünden ve ünlü sanatçıların koleksiyonlarından fotoğraflar ve Âşık Veysel hakkında basında çıkmış yazılar yer alıyor.

Güzel düşünmek sihir gibidir.

“İnsanın, geçmişle arasında kurduğu ilişkiye, biz tarih diyoruz. İlişkinin kah resmi, kah hayali, kah fırtınalı ya da huzurlu oluşu, geçmişten değil, kendimize ve geleceğimize ilişkin karşılaştığımız problemlerden yahut yaptığımız tasarımlardan kaynaklanıyor. Ne de olsa bugün var olan ve yaşayanlar bizleriz. Bununla birlikte varlığımız ile geçmişimiz arasındaki bu ilişkinin etkiye çok da açık olduğunu söylemek kolay değildir. Çünkü bizlerin tanım ve tasarımlarımızın tarihe yüklediği gerilim ile onun bir sosyal bilim olarak metodolojik güvenceleri arasında sürekli bir didişme mevcuttur.” -Mustafa Safran Bahsedilen bu gerilimin eğitime yansıması tartışılması gereken diğer bir boyuttur. Tarihin neden ve niçin öğretildiği önemli olmakla birlikte, bunlardan daha da önemli olanı tarihin nasıl öğretildiğidir. Tarihin öğretiminde müfredatın, ders kitaplarının ve iktidarın etkisi yadsınamaz. Fakat bu bağlamda belirleyici olan araçlardan birisi de mikro iktidardır. Öğretmenin kurduğu mikro iktidarın etkilerini en aza indirgemenin veya başka bir ifade ile doğrudan demokrasiyi tanımlayan, bireyin/öğrencinin kendi anlatısını oluşturmada en önemli argümanlardan birisi de alan eğitimidir. Bu kitapta bir tarafıyla tarihin neliğinden, tarih öğretiminin amaçlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede teorik tartışmaların yanı sıra, tarihin nasıl öğretileceği gibi uygulamaya/yaşantıya dair makaleler yer almaktadır.