'Merhaba'
kendi gibi birçok sözün habercisi olan bir sözle başlıyor yolculuğumuz. heyecanlıyız. konuşmak ve duyulmak istiyoruz. biz kimiz peki? biz de bilmiyoruz. başlıyoruz araştirmaya. çoğalıyoruz araştırdıkça. toplaşıyoruz. herkes getirdiği yüklerini bırakıyor. anlatıyor, dinliyor düşünüyor. bir diğerini anlatmaya başlıyor sonra, bir diğerini dinlemeye ve bir diğerini düşünmeye. bendeki ötekiyi, ötekideki benle buluşturmaya.
dergi çıkarmak asıl hedef ama nasıl? bir bilene soralım diyoruz. onlar da heyecanlı. anlatıyorlar da anlatıyorlar. bir sorunuz olursa çekinmeyin diyorlar. teşekkür ediyoruz.
dergi çıkarmak asıl hedef ama ne konuda? neyi anlatacak bu dergi? neyi soracak sorgulayacak? derginin ismi ne olacak peki? afallıyoruz burada bir süre. insan hakları dedik dedik de, insan hakları teorisyeni değil kimse. derginin ismi ayrı muamma. doğru hissetmiyor hiçbir öneri.
bir gün çıkıverdi gibi hissediyordum o zamanlar bu dosya konusu. "güvenli alan". dönüp bakınca öyle değilmiş diyorum. derginin ilk okumaları ayrımcılık üzerine. toplantıların başlarında derginin nasıl bir yer olmasını konuşmuşuz, ne olursa daha güvende oluruz'u uzun uzadıya tartışmışız. kendimize "güvenli alan" inşa etmişiz bir bakıma.
sonra diyoruz ki bu güzel bunu araştıralım. o kadar kısa sürede o kadar çok konu geliyor ki aklımıza heyecanımız artıyor. sonunda neye benzeyeceğini çok merak ediyoruz. okuyoruz, izliyoruz, tartışıyoruz. yazılar yazılıyor, düzeltiler yapılıyor, tekrar yazılıyor. sonra tekrar ve tekrar yazılıyor. öğreniyoruz sonuçta.
iyi. güzel. içerikler oluşmaya başladı da derginin ismi hala belli değil o ne olacak. "insancıl diye bi' birimi vardı bizim kulübün onun adı güzel o olsun. hem insan haklarıyla uyumlu." a o güzel. iyi ama hayvan hakları ne olacak? sene olmuş kaç, insan merkezcilik ayıp değil mi biraz? öyle. biraz daha bütünlüklü, kapsayıcı bir şey olsun. "bütüncül?" "kapsayıcı dergi?". tatsız duyuluyor. birimize güzel gelen diğerine iyi hissettirmiyor.
sözün gücünü fark ediyoruz. beraberinde getirdiği yükleri fark ediyoruz. neden dergi çıkardığımıza küçük bir göz kırpıyor bu. hoşumuza gidiyor.
insan ve hayvan haklarını kapsasın tamam ama, ya bunlar da yetersizse? ya başka şeyler eklememiz gerektiğinde, ya da bakış açımızı başka şeyleri ekleyerek değil de direkt onları da içeren bir şekilde kurgulamamız gerekirse? yani ya bunun sonu gelmezse? dergimiz isimsiz mi kalacak?
"artı demek, alışılagelmeyen, toplum tarafından kabul görülmekte zorlanılan, sıradan ve basmakalıp konuların, ideolojilerin ve düşüncelerin bir platformda yer almasına olanak sağlamak için toplumda ve insanların zihinlerinde açılan bir yer, farklılıklara saygı duymaya başlanılan bir nokta benim için."diyor gökçen.
"İçinde bulunduğumuz ya da dışında kaldığımız ama dayanıştığımız herkesle hepimiz olmak."diyor bilge.
yani aslında başladığımız yere dönüyoruz. bir olmaya. ötekiyi ve beni buluşturmaya.
"artı dediğimde sınırlara sığmak istemeyen düşünce ve duygularımın ortaya çıkma, dönüşme ve dönüştürme isteğini hissediyorum." diyor hilal.
"benim için artı: fikri, ideolojisi, tarzı, tercihi, benliği ne olursa olsun tüm herkesi kapsayan bir sonsuzluğun temsili demek." diyor buse. artının sonsuzluğuna, sınırsızlığına sığınıyoruz. birbirimizi kapsıyoruz.
"benim için artı ve artı dergi'ye emek veriyor olmak demek kendi(me) çizdiğim sınırların ötesiyle de bir olmak demek; bu da dünyanın en güçlü, en bütünlüklü hislerinden birisi belki de." diyor mina
ve evet emek veriyoruz. biz olan tüm ötekilere "güvenli alan" oluşturmaya çalışmaya. bu da bizi güçlü hissettiriyor.
GETEM
Boğaziçi Üniversitesi
Kuzey Kampüs Kuzey Park Binası
Kat:1 Oda No:114
34342 Bebek / İstanbul
Telefonlarımız :
+90 212 359 76 59
+90 212 359 75 38
Whatsapp Hattı (Sadece mesaj): +90 539 308 95 77
e-posta: geteminfo@bogazici.edu.tr