Ey oğul, bağlarından kurtul da gel! Bırak şu dünyaperestliği artık. Biz sana, “Malını mülkünü at da gel!” demiyoruz. Onlar ecsamı süslemek içindir, kalbini doldurman için değil. Kalbinden at, at ki bir gönle iki sevda sığmaz. Bir kölenin iki efendisi olmaz. Ya bu dünyaya köle olacaksın ya da seni de, cümle mevcudatı da halkeden Cenab-ı Hakk’a kul olacaksın. Mademki sen, kalbinde bu dünyanın ötesinde bir âlemin varlığını hissediyorsun, mademki Allah Teala’ya karşı bir yakınlık, O’nun razı olacağı bir alaka kurmak derdine düştün, mademki sebeb-i icad-ı alem ve mefhar-ı beni Adem Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimize bir gün kurban olmak ümidiyle tabi olmayı, ümmet olmayı canı gönülden istiyorsun, artık fani zevklerle nefis sermayeni, ömür istihkakını israf etmeyi bırak.
Nefsin, Hazret-i Allah’a sunacağın mektubun gibidir. O mektubu sahibine götürecek ulak olan ecel henüz kapını çalmamışken, aç içini bir oku. Olur da enbiyaya ve evliyaya layık değilse orada yazanlar, hiç “Ne yapalım, bizim kısmetimize de böylesi düşmüş, kaderim buymuş.” gibi saçma bahanelerle daha fazla vakit kaybetme. O mektubu derhal yırt at da yenisini yazdırmaya bak. Nihayetinde kader dediğin, bir anlamda Cenab-ı Hakk’ın sana özel hazırladığı imtihandır. Başına gelmesi mukayyet olandan kaçış yoktur.
Ey can! Gözünü aç, sana başına gelecekten sorulmayacak, ondan sonra ne yaptığından sorulacak...