Konusu:
BU BİR KÜÇÜK KIZIN HİKÂYESİDİR
Her insana var olduğunu ilk defa algılandıran başka başka olaylar vardır. Çevredeki eşyanın veya olayların zaman zaman hafızada çakıp sönen bir şimşek
ışığı içinde göründüğü yaş, galiba kişiye göre değişiyor. Bu küçük kızın kafasında çakan şimşekler inanılmayacak kadar erken başlar, fakat çok aralıklıdır.
Belleğinde hayat, kendini bilmeye başladığı ilk çağın hiç unutamayacağı anılarının başı Beşiktaş'ta doğduğu eve kadar uzar. Bu ev Ihlamur'a giden uzun
caddeye inen, birbirine paralel dik yokuşlardan birinin hemen hemen tepesindedir. Bu evden sonra gelen kocaman kırmızı kagir konak, bu yokuşun son evidir.
Tepenin solu koyu yeşil çamlar, nazlı söğütler arasında Abdülhamit'in beyaz saraylarını görürken, sağ yanı Marmara denizinin mavi sularına bakar.
Evin kendisi, çocuğun belleğinde «Mor Salkımlı Ev» olarak belirmektedir. Bu ev yarım yüzyıldan çok, zaman zaman her gece, bu küçük kızın rüyalarına girmiştir.
Arka taraftaki bahçeye bakan pencereler, çifte merdivenlerin sahanlıklardaki ince uzun pencereleri, baştan başa mor salkımlıdır ve akşam güneşinde mor
çiçekler arasında camlar ateşten birer levha gibi parlar...