Konusu:
David Pepin karısını öldürmeyi ilk defa hayal ettiğinde, bunu kendi işlediği bir cinayet olarak değil, tesadüfi bir gelişme ya da ilahi takdir olarak zihninde canlandırmıştı. Karı koca kumsalda piknik yaptıkları sırada fırtına çıktığını, sandalyelerini, piknik ör-tülerini ve içki şişelerini toplarlarken şimşek çaktığını ve üzerine yıldırım isabet eden karısının, tıpkı bir çizgi filmdeki gibi önce iskeleti görünerek üzerinde dumanı tüten bir kül yığınına dönüştüğünü geçirdi aklından David. Karısı kumun üzerinde hızlı adımlarla yürürken David onu izledi. Açıklık alanda karısından daha uzun bir şey yoktu. Hatta Alice bir ara gökyüzünde kümelenen bulutları seyretmek için durdu. “Amma fırtınaymış ha” dedi. David, böbürlenerek ölüme meydan okudu. “Ben, David Pepin, Tanrı’dan daha akıllı ve açıkgözüm ve ben, David Pepin, tam şu anda, bu kumsalda, Jones Plajı’nda Tanrı’nın, karımın üzerine yıldırım düşürmeyeceğini biliyorum” diye ilan etti içinden. Tanrı karısına yıldırım isabet ettirmedi. David iyi biliyordu...