Konusu:
ÖNSÖZ 21 Şubat 1990 günü Genç ilçesine gitmek üzere Bingöl'de otobüsten indim. Arkamdan beş-altı genç daha otobüsün kapısından atlıyor ve koşarak bana geliyorlar. - Siz Doğu Ağabeysiniz değil mi? - Evet, merhaba. - Biz Solhan Medresesi talebeleriyiz. Sizleri çok seviyoruz. 2000'e Doğru'Adi Turan Dursun'un yazılarını sürekli okuyoruz. Bizi İslamiyet ve dinler konusunda çok aydınlatıyor. Bingöl'ün Solhan ilçesindeki medrese talebeleri İslamiyeti artık Turan Dursun'dan öğreniyorlardı. Karabük'te Sosyalist Parti yöneticisi arkadaşla görüşüyorum. Demir-Çelik Fabrikasında işçi. Kendisi ve eşi iki yıl önce tarikat mensubu. Turan Dursun'u okuma- ya başlıyorlar. "İslamı bilmiyormuşuz, Turan Dursun öğretti bize" diyorlar. Türkiye'nin neresine gitsem, Turan Dursun'un öğrencileriyle karşılaşırım. Bi- naları, salonları, kütüphanesi, kafeteryası olmayan bir Turan Dursun Üniversitesi var. Bir profesör ve yüzbinlerce öğrenci. Diploma almak için değil, aydınlanmak için ders alınan bir üniversite. Tek bir insan, bir halka öğretmenlik yapıyor. Hiç abartma yok bu gözlemde. Üç ciltlik Din Bu, Kulleteyn, Allah, Kur'an adlı kitaplarının baskıları yüzbinlere ulaştı, kitapları elden ele yayılıyor, yastık altlarına girdi, büyük bir merak ve tutkuyla okunuyor. İslamm toplumumuzda bin yıllık bir tarihi var, ama insanlarımız İslamı da dinleri de bilmiyor. Toplumumuzun bin yılını etkileyen bir ideoloji, aslında çok yüzeysel tanınıyor. Toplumumuzun bilincine ancak kalıplarla, törensel davranış biçimleriyle sokuşturulmuş bir İslam var. Tartışılmayan bir ideoloji öğrenilemiyor da. İslam yüzyıllar boyunca feodal hâkim sınıflar içinde, ulema arasında, medreselerde dar bir çevre içinde sıkışmış kalmış. Geniş halk kitleleri ise, İsla- mı o Arapça duaları anladığı kadar öğrenmiş, yani öğrenememiş. ilginçtir, İslamm halkın geniş kesimlerine bir ideoloji olarak pompalanması yenidir; özellikle son 20 yılın olayıdır.