Alındığı Kurum:
Altınokta Körler Derneği İstanbul Şubesi
Konusu:
"...Vermediğimiz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir." Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
"Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
"Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır."
Yorumlar
Fırat AVCI
fırat avcı
Pt, 04/02/2019 - 19:41
Kalıcı bağlantı
Kitaba dair
Çok şey duymuştum kitap hakkında. Belirli bir ruh erinliğine erişmeden okunamayacağını düşünmüştüm. Kaldı ki, böylesi bir erinlikte miyim bilemeden, fakat kitabı daha da ertelemeyi reddederek okumaya karar verdim. Güzeldi çokça. Hele kitap boyu süren fizik kuramı açıklamalarıyla benim zamana dair akıl yürütme biçimim benzeşikti. Zamandan geçeriz. Zaman geçmez. Kitabın okunma biçimi genelde hoşnutluk vericiydi. Okuyucu kitabı önceden okumamış gibiydi. Bolca tekrar kelimeye rastlanıyor, tekrarlanan kelimeye yeniden dönüş zaman kaybı doğuruyordu. Okuyucunun vurguları çoğunca yerindeydi. Bazan kitaba kendisini katıyor, bazan kitabı kendisine katıyordu adeta. Utangaçlık gerektirecek söz öbeklerinin hayli az yer aldığı kitabın bu tür bölümlerinde okuyucunun tereddütsüzce ve açıklık çizgisi izleyerek okumasını sürdürmesi gayet güzeldi. Okuyucudan yeni kitaplar dinlemek isteyeceğimi kararlılıkla söyleyebilirim. Kendisine ve tüm emeği var olanlara teşekkürlerimle. Bu arada, kitaptan minicik bir detay. Haddimi aştığım sonucu doğuracak bu aktarımı yapmazsam sanırım kendime saygısızlık etmiş olacağım. Kitapta, uraslıların alkol tüketimini izleyen anaresli anlatılırken, onun bir partide alkol yutmaya karar verdiği belirtiliyordu. Oysa aynı anaresli şvek, vea ile parti öncesi yedikleri yemek sırasında şarap içmişti. Hem de üç kadeh. Hatta vea parti için hazırlanmak için odasına geçtiğinde, o şarabın da etkisiyle koltukta uyuya kalmıştı. Yani şarabın ardından alkol yeniden keşfedilmiş gibi sunulmuştu kitapta. Oysa şvek alkolü vea ile denemiş, bu zinciri orada kırmıştı. Minik bir detay fakat, ilginçti. Bu konuda konuştuğum bir arkadaşım ki kitabı o da severek okumuştur çok yıllar önce, belki şaraba karşı başka inanışların takındığı tavrın buna neden olabileceğini söyledi. Kim bilir? Kitabı kapatıp aklımdaki yerine koyarken, öğrendim diyebiliyorum her kitabın sonunda olduğu gibi...