Yazar:
Kudret Emiroğlu - Suavi Aydın
Konusu:
ÖNSÖZ
Bildik sözlerimizden biri tarihin tekerrür ettiğini iddia eder. Bu söz döner döner karşımıza çıkar. Eğer bu topraklarda tarih gerçekten tekerrür ediyorsa, bilimsel olarak tek çaremiz antropolojik incelemelere kalıyor. Bizim antropolojiye ciddi —bilinçli— ilgimiz bu eşikle başladı; oysa antropolojinin Türkiye tarihi oldukça eskiye gidiyor. Son bir-iki yıldır antropolojiye ilginin canlanması hatta doğması böyle bir çakışmanın sonucu mudur, bilemiyoruz, ancak antropolojiye yıllardır bu kadar uzak durulmuş olması, kamuoyuna yeterince mal edilmemiş olması gene de, antropoloji cenneti olması gereken bu ülkenin kendi sorunlarıyla ne kadar ilgilenebildiğinin göstergesi herhalde. Bu çalışma bize bir kez daha gösterdi ki, Türkiye gibi, büyük bir tarihsel-kültürel birikimin üzerinde oturan ülkelerde ne belge takipçiliğine adanmış bir tarihçilik ne de kuru bir anketten gerçeklik devşirme peşindeki sosyoloji yetiyor. Masa başında teoriden harekede toplumsal-kültürel gerçekliği kavramak da ne yazık ki çok mümkün değil.