Konusu:
O zamana kadar hiç karakola gitmemiştim. Binanın soğuk görünüşü maneviyatımı büsbütün bozdu. Masa arkasında oturan bir polis beni yukarıya yolladı. Girdiğim çıplak, geniş odada birkaç dedektif oturmuş rapor yazıyor, gazete okuyor veya hafifçe açılmış olan radyoyu dinliyordu. Hiçbiri bana ilgi göstermedi. Bir tanesi beni Trant’in yanına soktu. Fakat komiser yerinde olmadığı için beklememi söylediler.
Oda pek küçük ve tıpkı bir rahibin hücresi gibi boş ve temizdi. Bakışlarım muntazam masadaki romanımın bir koyesine ilişince şaşırdım kaldım. Kitabı görünce garip hislerle sardıldım. Bu arada sevinç ve garip bir utangaçlıkla ‘Acaba bana kitabımı imzalatacak mı’ diye düşündüm.
Biraz sonra Trant geldi. Beni gayet nazik bir tavırla selamlayarak, masanın arkasındaki iskemleye oturdu. Hiç konuşmadan gözlerini yüzüme dikerek dikkatle bakmaya başladı…”