Konusu:
Düzenli olarak bir kadının mezarını ziyaret eden Binbaşı Kenan, miralayın dikkatini çeker. Merak edip Kenan’a sorar. O da anı defterini miralaya verir. Bu anı defterinden öğrenilen hikâyeye göre; Yemen’de şehit düşen Yüzbaşı Ziya Bey’in eşi bir başkasıyla evlenmiştir. Kenan, okuduğu okulda kendisini görüp evlat edinmek isteyen Müfettiş Muhip Azmi Bey’le İstanbul’a gelir ve yeni ailesinin içinde bir oğul gibi yetiştirilir. Zaman içinde evin kızı Nalân’a aşık olur. Nalân da ilgi duyar ama kardeşliği daha ön planda tuttuğu için uzak durmayı tercih eder. Yapı olarak da farklıdırlar. Nalân, Kenan’a göre daha dışa dönük ve eğlencelidir. Birlikte özel müzik dersleri de alırlar. Birlikte zaman geçirmekten mutludurlar. Bir süre sonra Nalân hastanır ve hastalığıyla ilgilenen Dr.İlhami ile evlenir. Bir çocukları olur. Adının anlamı, annesinin adının tersidir: Handan. Kitabın ünlü cümlesi, durumu kabullenmekten başka çaresi kalmayan Kenan’dan gelecektir:
“Nalân’ın ağlattığını Handan güldürecek”
Dr.İlhami Bey’in müfettiş sıfatıyla Anadolu’ya zorunlu seyahatler yaptığı dönemlerde, Nalân ve kızı baba evinde kalmaya başlar. Bu, Nalân’la Kenan’ın, birbirlerine ilgilerini çok açık olmasa da artık saklamadıkları bir dönem olur. Kenan Anadolu’ya tayin edilince araya ayrılık girer ama aralarındaki bağ mektuplaşma yoluyla sürer. Ancak, Kenan’ın bir mektubu Dr.İlhami’nin eline geçer ve durum ortaya çıkar. İlhami, kızını Nalân’dan uzak tutar. Nalân’ın hastalığı iyice ilerler. Kenan, İstanbul’a gelir. İlhami, ikili arasındaki duygusal yakınlığı bir parça anlar. Derken, Kenan da hastalanır.
Uzun bir zaman sonra, Kenan, Nalân’ın ona çok benzeyen kızı Handan’la karşılaşır ve annesinin tembihi üzerine 18 yaşına geldiğinde vermesi gereken mektubu genç kıza teslim eder. Nalân, kızına nasıl biriyle evlenmesi gerektiğini tarif etmiştir ve bu tarif Kenan’a çok uymaktadır. Nitekim, Kenan’ın Nalân’la gerçekleşmeyen evlilik hayali, Handan’la gerçek olacaktır.