Konusu:
Sıcak bir buğu soluyor sanki şehir. Öğle güneşi tutuşturuyor dört bir yanı. Her nasılsa inşaat gürültüleri susmuş. Alazlı bir sessizlik yayılmış sokağa. Tekrarlayacakmış fırtına, sık sık hem de.
Bir zamanlar gülibrişimlerin, ıhlamur ağaçlarının güzel kokular saçtığı, gümüşbalıklarının, lüferlerin neşeyle oynaştığı, kırlangıçların, güvercinlerin örgürce kanat çırptığı gri şehirde artık ağır bir hava, kötü bir koku ve metal sesi var. Kıyamet öncesi sanki.
Tam da aşktan umudun kesildiği, müziğin sustuğu günlerde bir akordeon tınısıyla, yeşeren aşk, büyük değişimin başlangıcı olabilir mi? Uyandığımızda gri şehir eski renklerine, cıvıl cıvıl neşesine kavuşur mu peki?
Jale Sancak duru, yalın anlatımıyla kuşa, ağaca, denize, sokaklara ve insana hayat verirken, kaybettiğimiz güzellikleri yeniden kazanacağımıza dair umudumuzu da tazeliyor.