Konusu:
Bu kitap kuşkusuz Türk demokrasisi hakkındadır. Kitabın başlığındaki "araba" sözcüğü de demokrasiyi mecazi olarak ifadelendirmektedir. Aslında babam bir kitap yazmayı 12 Eylül'den bir yıl kadar önce tasarlamaya başlamıştı. Fakat bir türlü kalemi eline almayı gerçekleştirememişti. 12 Eylül olunca, bu sefer kısa bir süre, iki kitap yazacağımdan bahsetmeye başladı. İkincisini ise "Araba Devrildikten Sonra" diye adlandıracağını ve demokrasiye pragmatik olarak çıkış yollarını, içinde bulunduğumuz koşullar çerçevesinde inceleyeceğini tekrarlamıştı. Demek ki, ecelin erkenliği bize bir tek kitapla yetinmemize de mal olmuş... Bununla birlikte, bu kitap da tamamlanamamış, bazı noktaların incelenmesine fırsat kalmamıştır. Ordu - siyaset ilişkilerini, son zamanlarda sık sık söylediği consensus (uzlaşma) fikrini, üçüncü dünya ülkelerinden farklı olan halkçılık tanımını, kültür üzerine- diğer görüşlerini fazla açıklamaya zaman bulamamıştır. Bu kitap, Türk demokrasisinin hem kurumsal, hem de tarihsel yaklaşımla bir sosyolojik ve siyasal analizidir. İlk kısımlarda, Danıştay, Parlamento, Anayasa gibi kurumlar ele alınmakta, daha sonra da tarihsel açıdan demokrasinin Türk toplumuna yerleşememesinin nedenleri dile getirilmektedir. Bu yapıtın ilginç' olan bir yönü, yazarının hem çok uzun süre siyasal arenanın ileri gelenlerinden olması, hem de anayasa hukukçuları siyasetin hukuki yönleriyle ilgilendiklerinden, bir siyaset bilimci olmasıdır. Bu da ona, hem siyasal olayları daha yakından izlemesine, hem de daha geniş bir görüş açısıyla yorumlayabilmesine ve eleştirmesine elvermiştir.