Konusu:
O. N. Tuna bu eserinde, Sümerce'de alıntı olduğu B. Landsberger tarafından da belirtilen, 168 kelime üzerinde duruyor ve bu kelimelerin Sümerceye Türk dilinden alıntılanıp geçmiş olduğunu ispat ediyor. Bu ispatın mükemmel olmasını sağlayan en önemli yönü ise, iki dil arasındaki ilişkileri sadece kelime benzerliklerine dayandırmayıp, bizzat ortak görülen kelimelerdeki "kurallı ses denkliklerini" tespit etmiş olmasıdır. Bu tür "ses denklikleri kuralları" varsa ve düzenli işliyorsa, ancak o zaman bilimsel olarak iki ayrı dil, şive , lehçe veya ağız arasındaki ilişkiden bahsedilebilir. İşte O.N.Tuna da, kitabında, bu metodu kullanmış ve iki dildeki ortak kelimelerin bağlı olduğu "ses denkliği kurallarını" bulmuştur. O.N.Tuna kurallı ses denkliklerinden sonra, 3. bölümde, "Malzemenin Tartışılması, Metod ve Yorum"u vermiştir. Bu bölümde, kafalarımızda belirebilecek soru ve itirazların karşılıkları, ayrıntılı olarak verilmiştir. O.N.Tuna ilk bakışta, Sümerce 168 kelimenin Türk dili ile ilgisini göstermekte ve bunların Türk dilinden Sümerceye geçtiğini ispatlamaktadır. Ancak işin bu "keşif" tarafından daha da önemli olanı, keşfin sonucunda ortaya çıkan gerçeklerin neler olduğudur. Tuna bunları da "Sonuç" başlığı altında 5 maddede özetlemiştir. Bilindiği gibi, dünyadaki en eski yazılı belgeler Sümer tabletleridir. O devirde, Sümerceye, tabletlere kayıtlı bu 168 kelimeyi ödünç verdiğine göre, Türkçe, şu anda, yaşayan diller arasında en eski yazılı belgeye sahip olan dildir. Tuna'nın bu bilimsel keşfinin daha da önemli diğer bir sonucu ise, Türklerin (ve Türkçenin) en az M.Ö. 3500 lerde, Türkiye'nin doğu ve güney bölgelerinde, Sümerlere komşu olarak veya onların içinde bulunmuş oldukları gerçeğidir.