Konusu:
Anadolu ve Mezopotamya Tarihi dersi oldukça uzun bir kronolojik süreci ele
almaktadır. Bu süreçte ortaya çıkmış siyasal oluşumlar, sanatsal ve kültürel özellikleriyle ele
alınmıştır. Genellikle Fırat ve Dicle nehir havzalarını kapsayan alanı tanımlamak için
kullanılan Mezopotamya terimi bugün kültürel yayılım alanı olarak, daha geniş bir coğrafyayı
tanımlar. Yapılan yeni kazı, yüzey araştırmaları ve filolojik tespitler yeni kültür bölgeleri ve
tanımları oluşturur. Örneğin Halaf çanak çömleğinin yayılımını dikkate alınırsa Güney
Kafkasya bölgesi ile dahi en azından kültürel etkileşim olduğu görülür. Doğu Akdeniz
dünyası, Anadolu, İran ve Körfez bölgesi kültürel etkileşimin doğal coğrafyalarıdır. İlk
yerleşik insan topluluklarından merkezi devlet sistemine giden süreci bu coğrafyada
ayrıntılarıyla takip etmek mümkündür. Yazının ortaya çıkış süreci, ticaret, kentleşme,
bürokrasi, din, sanat ve bunlarla birlikte gelişen sosyo-ekonomik yapı gibi insanlığın
uygarlaşma sürecinin evreleri hakkında birçok bilginin kaynağı Mezopotamya coğrafyasıdır.
Ancak Yakın Doğu’nun kültürel zenginliğinin temel taşlarını Anadolu coğrafyasında izlemek
de mümkündür. İlk tarım toplumlarından kentleşme sürecine ve uygarlık tarihinin ilklerine
kadar pek çok konuda Anadolu ev sahipliği yapmıştır. Neolitik Çağ’dan başlayarak kendine
özgü yapısı yanında Mezopotamya, Balkan ve Ege kültürlerinin de yansımalarını taşımıştır
Anadolu. Çevre bölgelerden Çoğu zaman kendine has kültürel özelliklerini bu coğrafyalara
yansıtmıştır. Bu açıdan Anadolu sanıldığının aksine bir köprü olmaktan ziyade medeniyetler
için kaynak bir coğrafyadır.
Mezopotamyada ortaya çıkan Halaf, Obeyd, Cemdet Nasr ve Uruk dönemleri
genellikle arkeolojik kazılardan elde edilen veriler çerçevesinde değerlendirilebilmiştir. Erken
Hanedanlar/Sümerlerle birlikte arkeolojik verilerin yanında artık yazılı belgeler de ortaya
çıkmaya başlar. Akad İmpatorluğu ile başlayan merkezi devlet sistemi Yeni Sümer Devleti ile
devam eder. II. Binyılda daha parçalı bir siyasi yapıya bürünen Mezopotamya daha sonra Eski
Asur, Eski Babil dönemleriyle kısmen yeni devlet yapılarının yönetimi altındadır. Aynı
dönemlerde kimi kent devletleri de siyasi ve kültürel olarak ön plandadır. II. Binyılın
ortalarında Güney Mezopotamya’da İran etkili Kassitler devlet yönetimindedirler, II. Binyılın
sonlarına doğru ise Asur bölgede mutlak hâkimiyetini kurar. Bu süreçte doğal olarak bu geniş
coğrafyada kimi yerel krallıklar, kent devletleri de var olmuştur. Bazen büyük göç
hareketlerine ev sahipliği yapan bölgede I. Binyılın başlarında Yeni Asur Devleti Yakın
Doğu’nun en etkili siyasi gücü haline gelir. Yeni Babil Dönemi ise Mezopotamya kültürünün
son parlak dönemini temsil eder.
Anadolu’daki tarihsel süreç ise ilk insan yerleşmelerinden Hitit Çağı’nın sonuna kadar
uzanan süreci kapsamaktadır. Kuşkusuz bu uzun kronolojik sürecin her bir dönemi, alt
dönemleri belli uzmanlık alanlarını içermektedir. Örneğin Anadolu Neolitiği bölgesel bazda
bile farklı bir uzmanlık, bilim dalı olarak değerlendirilir. Her yıl yapılan yeni arkeolojik
keşiflerle tarih neredeyse yeniden yazılır. Anadolu Kalkolitiği ve Tunç Çağları da aynı
kapsamda değerlendirilir. Bu çerçevede bu uzun zaman diliminde farklı coğrafyalarda, farklı
yapılarda gelişen kültürel süreçlerin hepsine hâkim olmak gerçekçi bir bilimsel yaklaşım olamayacaktır. Bu endişeyle kuşkusuz söz konusu ders notlarında özellikle ayrıntılarda bazı
eksikliklerin, güncellenmesi gereken bilgilerin olabileceği göz önüne alınmalıdır.