Alındığı Kurum:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Körler Kütüphanesi
Konusu:
''Monsenyör tam kendisine takdim edilen yeni bir pembe şarabı içiyordu ki ben büyük bir cesaretle, ve damdan düşercesine, kendisine: ''Monsenyör' Muhammed, sizce, kendisine Allah tarafından vahyolunan bir peygamber miydi, değil miydi?'' diye sordum... Masadakilerde belirgin bir kıpırdama oldu... Monsenyör mütebessim, gözlerimin içine bakarak: ''Il l'etait bien sur. Dieu Merci qu'll l'etait.'' yani ''Tabii ki öyleydi. Allah'a hamd olsun ki öyleydi'' dedi. Sonra iki eliyle Arşövek elbisesinin göğsünden tutup, bu resmi elbisenin kendisine nasıl bir hapishane olduğunu telmih edercesine, elbisesini salladı: ''Mais que puis-je faire moi?'' yani ''Ama ben ne yapabilirim ki?'' diye ilave etti. O anda Monsenyörün vechinin aslında pek nurani olduğunu teşhis ve tesbit ettim. Kalktım; Kelime-i Şehadet'i bir başka türlü ama şek ve şüpheye mahal bırakmadan beyan ve ifade etmiş olan bu müslüman kardeşime bir ''müslüman şefkati''yle sarıldım.''