Konusu:
Yarım kan İrlandalı Katolik, yarım kan da Yahudi olan Harry Pendel kimi kimsesi olmayan geçmişi karanlık biridir. İngilteredeyken Benny amcasının kundakçılık suçunu üstlenmiş ve hapse girmiştir. Hapisten çıktıktan sonra kendisine yeni bir hayat kurmak üzere dünya ticaretinin önemli bir merkezi olan Panama'ya gelmiştir. Bu tropik dingin ülkede karısı ve iki çocuğuyla birlikte yaşayan Pendel terzilik yapmaktadır. Aslında aralarında bu küçük ülkenin liderlerinin de bulunduğu kalburüstü insanlara hizmet vermektedir, kısaca bir sosyete terzisidir. Pendel'e kraliyet terzisi diyenler de olmuştur. Ortada görülen tek pürüz Pendel'in sağa sola çok miktarda borcu olmasıdır. Zaten bu borçları yüzünden dükkânına gelen Andrew Osnard'ın casusluk teklifini kabul etmek zorunda kalacaktır. John Le Carré'ın romanı da şu cümleyle başlar: "Andrew Osnard Harry Pendel'in dükkânına gelip de bir elbise yaptırmak için ölçüsünü verene dek tropik Panama'da gayet sıradan bir Cuma öğleden sonrası yaşanıyordu."
Dünya ticaretinde çok stratejik bir yere sahip olan Panama Kanalı’nın idaresinin Amerikalılar tarafından Panamalılara devledilmesi anlaşması, birçok ülke gibi İngiltere'yi de yakından ilgilendirmektedir. Bütün büyük devletler gibi İngiltere de bu anlaşmadan en karlı biçimde pay almayı ve rakip ülkeleri devre dışı bırakmayı arzulamaktadır. Ancak İngiltere, MI6 ajanı Andrew Osnard'ı bu amaçla Panama'ya göndermemiştir. Eski bir Eton'lı (John Le Carré'ın kendisi de bu kolejde hocalık yapmıştı ve 5 yıl kadar İngiliz gizli servisinde çalışmıştı) casus olan Osnard bir büyükelçinin metresi ile ilişkisi olduğu için gözden düşmüş ve sürgün olarak buraya gönderilmiştir. Osnard durumdan vazife çıkarmış ve Panama Kanalı'nın Panamalılara devrine götüren politik oyunları izlemek, anlaşmanın geçirdiği aşamalardan haberdar olmak ve bu arada biraz da servet yapmak için harekete geçmiştir. Hem böylelikle Londra'nın da gözüne tekrar girebilecek ve İngiltere'ye onurlu bir şekilde geri dönebilecektir.