Konusu:
İşe gidip gelirken kullandığım 145T Beylikdüzü- Taksim çift katlı otobüsünün müdavimleri vardır. Ben de üç yıla yakındır onlardan birisi olmuştum. Trafik yüzünden kendi aracımla gitmek yerine, çift katlı otobüsü tercih edişimin birden fazla nedeni vardı.
Trafik stresi yaşamıyordum. Bolca kitap okuyor, uykum gelince uyuyabiliyordum ama tüm bunların dışında değişik hayatlara dair gözlem yapabiliyor, hayal kurabiliyor, bir şeyler yazabiliyordum. Son dönemde yabancı uyruklu yolcular ve aşırı kalabalık yüzünden biraz tadı kaçsa da uzay boşluğundaki son gezegen olarak tanımlanan Beylikdüzü'ne gitmenin en konforlu toplu taşımasıydı 145T.
Otobüs akşam dönüşte müdavimleri dışında birilerini de toplamaya başlamıştı. Bunlar; biz zamanında çok çektik, bari onlar rahat etsin kuşağı anne babalarıydı genelde. Garip bir telaşa düşmüşlerdi. Ne telaşı derseniz çocuklara karne hediyesi alma telaşı.
Çocuklar, özel okullarda, hafta sonu gidilen dershanelerde, yetmezmiş gibi eve gelen özel hocalarla çok yoruldular. Anneler babalar da ellerini ceplerine atsınlar biraz. Gerçi o eller, o ceplerden hiç çıkmıyor ama gene de karne gününe özel, ekstra atsınlar. Dönem bitti bir şey olmaz. Bu telaşı görünce bir yandan da çok şanssız bir kuşak olduğumuzu düşündüm.
Neden derseniz babaların az kazandığı zamanlarda çocuk, çocukların çok harcadığı zamanlarda baba olduk da ondan.