Eserlere Göre Listeleme

Toplam 224 sonuçtan 41 - 50 arası görüntüleniyor.
  • Nuri Pakdil
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    200,66 KB
    Eser Türü: Kitap
    Batı'ya dair tespitlerin yapıldığı bir kitap 'Batı Notları'; iyiki okudum diyorum. Yazarın daha kitabın başında kurduğu şu cümle özet mahiyetindeydi: "Ama öykünmekle, inançları davranışları farklı uluslara göre düzenlenmiş kurumları almakla, onların aynısını kurmakla, ulusal birleşime varmak mümkün müydü?" Batı bu kadar samimi bir şekilde, ancak bu kadar güzel yazılabilirdi. Bir dostumdan dinliyormuş gibi okudum Batı Notları'nı. / Ayşegül Toprak 'Batı Notları', Nuri Pakdil'in Paris, Brüksel ve Roma'ya yaptığı gezinin notlarını içeriyor. Batı Notları'nda Nuri Pakdil, tarih bilincine sahip Müslüman bir yazarın bakışıyla Batı'yı, Batı toplumlarını eleştirel bir gözleme tâbi tutuyor. Sunuş yazısında, şöyle deniyor: "Yalnızca izlenimlerimi değil, Batı'nın bende yaptığı çağrışımları da yazdım. Şunu da belirteyim: Bilinen gerçeklere yeni bir şey eklenmedi. Ama bunlarla, uygarlık sorunlarımıza az çok değiniliyorsa, bu gerçeklerin sürekli yazılması ve üzerinde düşünülmesi zorunludur." Uzun yıllar sonra, kimi küçük eklemeler ve değişikliklerle yeniden basılan Batı Notları, genç okurlara Nuri Pakdil'i yakından tanımaları için bir imkân kabul edilmelidir. / Şaban Abak (Tanıtım Bülteninden)
  • Gulam Huseyin Saedi
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    3,11 MB
    Eser Türü: Kitap
    Gerçekle gerçeküstü arasında gidip gelen, birbiriyle bağlantılı sekiz öyküden oluşan Bayel Ağıtçıları 1964 yılında İran’da yayımlandığında büyük ilgi toplar. Eser İran edebiyatının yanı sıra sineması üzerinde de etkili olur. Bu kitaptaki “Dördüncü Hikâye” Gav (İnek) adıyla 1969’da ünlü yönetmen Daryuş Mehrcui tarafından beyazperdeye aktarılır. Film kazandığı ödülle birlikte İran sinemasının adını dünyaya duyururken, ülkenin sinema tarihinde de dönüm noktası olur. Çağdaş İran edebiyatının özgün kalemi Gulam Hüseyin Sâedi, Top romanından sonra Bayel Ağıtçıları’yla Türkçede... Meşhedi İslam öksürdü ve onun bir şey söylemesini bekleyerek: “Meşhedi Hasan, selamün aleyküm, halin keyfin nicedir, iyi misin diye bakmaya geldik.” Meşhedi Hasan sanki geviş getiriyordu: “Ben Meşhedi Hasan değilim, ben ineğim, ben Meşhedi Hasan’ın ineğiyim” dedi. Moserha korkuyla geri çekildi. Kethüda: “Böyle konuşma Meşhedi Hasan, sen Meşhedi Hasan’ın ta kendisisin, değil misin?” Meşhedi Hasan ayağını yere vurdu ve: “Hayır değilim. Ben Meşhedi Hasan’ın ineğiyim” dedi.
  • Gazi Bayram Ünal
    insan sesi mp3 - Türkçe
    40 Ayrım
    385,68 MB
    Eser Türü: Dergi
    Seslendiren: Brother and Sister Gönüllüleri
    Aylık sesli edebiyat, haber, kültür ve sanat dergisi.
  • Hayrettin Ivgin
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    405,50 KB
    Eser Türü: Kitap
    Deli Görünüşlü Nüktedan Bir Akıllının, Halife Harun Reşid'in Kardeşi Behlül Danende'nin Anlatısı Halife Harun Reşid, veziriyle komşu ülkelerden birini ziyarete gider. Halifenin tahtını boş gören Behül, onun tahtına oturur. Behlül'ün, Halifenin tahtına oturduğunu gören saray görevlileri, onu döve döve tahttan indirirler. Halife geldiğinde bir bakar ki Behlül ağlıyor. Behlül'e neden ağladığını sorar. Behlül şöyle der: Sen yokken senin tahtına beş dakikalığına oturmuştum, beni dövdüler. Şimdi senin haline ağlıyorum. Sen kaç yıldır şu tahtta oturuyorsun. Zamanı geldiğinde bak seni nasıl dövecekler? Yine bir gün Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunan Behlül: İsabet oldu, efendim, büyük isabet oldu der. Halife şarırır: İyi de Behlül ıskaladım, vuramadım. Bunun neresi büyük isabet? Behlül cevap verir: Yani, kuşun hayatı açısından isabet oldu.
  • Dermot Healy
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    442,65 KB
    Eser Türü: Kitap
    "Eğer sana bakıyor olsaydım, dedi John ve sen de bana bakıyor olsaydın, tıpkı şimdi olduğu gibi sadece bakıyor olsaydın ve belki de konuşuyor olsaydık, belki, ve sen benim gözümde yansıyor olsaydın ve ben de seninkinde, yani sen benim gözümde kendini, ben de senin gözünde kendimi görebilseydim ve ikimizden biri kafasını çevirseydi geride hangimiz kalırdı? Ha? Kim kalırdı?" İrlanda'da evine dönen Ollie Ewing, marangozluk dışında özel bir yeteneği olmayan, geçmişiyle hesaplaşmaya cesaret edemeyen, günlerini ve gecelerini yarı baygın, bir uyurgezer gibi geçiren basit bir adamdır. Yeni bir hayat kurmaya çalışır ama bunun mümkün olmadığının farkındadır. Bir süpermarkette iş bulur, alışveriş arabaları toplayarak hayatını sürdürmeye çalışır. Genç sanatçıların mesken tuttuğu yıkık dökük bir apartmanın çatı katına taşınır. Yine de bilir ki, ne olursa olsun geçmiş peşini bırakmayacak, baktığı her yerde, yaşadığı her olayda ona kim olduğunu hatırlatacaktır...
  • David Eddings
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    1,19 MB
    Eser Türü: Kitap
    "Bir gün, Tanrı Aldur bir çocuk kalbi büyüklüğünde, küre şeklinde bir taş aldı ve bir ruh haline getirene kadar elinde evirip çevirdi. İnsanların Aldur Taşı dedikleri bu canlı mücevherin gücü çok büyüktü ve Aldur onunla mucizeler yarattı." Aldur'un kardeşi Tanrı Torak, binyıllar boyunca Taş'ı eline geçirmek için yapmadığını bırakmadı. Onu engellemek için çalışan iki kişi, Aldur'un müridi Büyücü Belgariath ve kızı Büyücü Polgara idi. Belgariad, Torak'ın Aldur Taşı'nı ele geçirip dünyaya hakim olmak için verdiği son mücadelenin hikayesidir. Büyücüler Kraliçesi'nde, Garion'un, yol arkadaşları İpek, Barak, Pol Teyze ve Büyücü Belgariath ile birlikte, kendindeki büyü gücünü tanımasının, intikamın sandığı kadar kolay ve mutluluk veren bir şey olmadığını öğrenmesinin, Batı dünyasının en büyük şövalyesi Mandorallen ile tanışmasının ve doğduğundan beri içinde olan sesin yol göstericiliğiyle, bir kraliçeye ve bir tanrıya kafa tutmasının hikayesi anlatılıyor.
  • David Eddings
    metin - Türkçe
    2 Ayrım
    1,29 MB
    Eser Türü: Kitap
    Demirpençe Riva’nın Aldur Taşı’mn koruyucusu oluşunun ve Nyissa’dan gelen habasetin hikâyesidir.Alorn Kitabı’na ve daha sonraki öykülere dayanarak.BİR GÜN GELDİ, Çerek ve üç oğlu, Büyücü Belgarath ile Mallorya’ya gittiler. Bereberce, yaralı Tanrı orak’ın çaldığı Aldur Taşı’nı geri almayı amaçlamışlardı. orak’ın demir kulesinde Taş’ın saklı olduğu ere vardıklarında, muhteşem mücevhere dokunmaya bir tek Çerek’in oğullarının en küçüğü olan emirpençe Riva cesaret etti. Çünkü ruhunda kötü iyet taşımayan bir tek Riva’yd ekrar Batı’ya döndüklerinde, Belgarath Riva’ya ve onun soyuna Taş’ın koruyuculuğu görevini verdi ve dedi ki: “Taş sende ve senin soyunda kaldığı sürece, Batı emniyette olacaktır.” Sonra Riva Taş’ı alıp halkıyla birlikte Rüzgârlar Adası’na yelken açtı. Gemileri adaya yanaştığında oraya bir Hisar ve etrafına da surlarla çevrili bir şehir inşa edilmesini emretti, insanlar bu şehre Riva adını verdiler; savaş için yapılmış, kale gibi bir şehirdi bu. Hisarın içine dev bir salon yapıldı; bu salonda kara taştan oyulmuş, duvara dayalı bir taht vardı, insanlar bu salona Riva Kralının Salonu dediler. Derken bir gün Riva derin bir uykuya daldı ve Alornlann Ayı Tanrısı Belar rüyasına girip dedi ki: “Ey Taş’ın Koruyucusu, gökten iki yıldız düşüreceğim. Bunları alıp ateşte kızdıracak ve örste döveceksin. Birinden bir kılıç ağzı, ötekinden bir kabza yapacaksın; birleştiğinde kardeşim Aldur’un Taş’ını koruyacak bir kılıç olacak.
  • Soner Arıca
    insan sesi mp3 - Türkçe
    33 Ayrım
    1011,51 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: Duygu Kaymaz
    Otuz yaşını henüz geçmiştim ki hayatı ikiye ayırmayı düşünmeye başladım. Doğduğum yeri, ailemi, okuduğum okulları, arkadaşlarımı, para kazandığım işleri, zevklerimi, korkularımı, yeteneklerimi, aşklarımı, benliğime ve bedenime giydirdiğim her şeyi ve belki de yaşamak istediklerimi sorgular oldum. Her sorgulama süresinin sonuna da ekledim: ''Yarın her şey değişebilir.''
  • Ayşegül Kocabıçak
    insan sesi mp3 - Türkçe
    10 Ayrım
    237,03 MB
    Eser Türü: Kitap
    Seslendiren: semiha özdemir
    "Şimdilerde hayal meyal, ama sıcacık bir sevinçle hatırlıyorum, çocukluğumda "anlatan kadınlar" vardı. Annemlerin günlerine, güne paralarıyla katılmadıkları halde, sırf sohbetleri güzel diye davet edilirlerdi. Çantası gibi annemin elinde günden güne gezen ben, minnacık aklımla bu kadınların anlattıklarını, onları anlatırken hikâyeye kattıkları kimi neşeli, kimi üzgün detayları hayranlıkla dinlerdim. Alelade bir şeyden bahsediyor bile olsalar, bunu öyle güzel, öyle "anlatıcı" bir havada yaparlardı ki, çocukluğumun televizyonsuz, gazetesiz, kitapsız dünyasına bir gökkuşağı neşesi getirirlerdi. Ayşegül Kocabıçak'ın kurduğu anlatının, hikâyeleme yeteneğinin ardında bir yerlerde işte o kadınların saklandığını hissediyorum okurken. Üstelik bunu kalemi günden güne daha da keskinleşip parıldayan çok iyi bir öykücünün akıl ve duygusuyla yaptığını, yarattığı capcanlı ve diri anlatımı, öyküde kendine özgü bir kadın dili kurmaktaki başarısını hayranlıkla izliyorum. Kaleminin neşesinin, hikâyesinin soluğunun hiç tükenmemesi dileğiyle!" -Mahir Ünsal Eriş- Ayşegül Kocabıçak, ilk öykü kitabı Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları ile fazlalıklarından arınmış ve sadeliğiyle öne çıkan bir öykü dili yaratarak, özellikle kadınlar ve çocukların, gündelik hayatta her an yaşadıkları travmalar karşısında dilsiz ve suskun bırakılmalarına dair metinlere hayat verdi. Toplumsal cinsiyet kodlarının gelenekle beslenerek nasıl yeniden üretildiği, daha da önemlisi nasıl görmezden gelindiği Kocabıçak öykülerinin konusu oldu. Yazar, ilk kitabında dahi oldukça "zor" konuları, meselenin önüne geçmeyen bir dil kullanarak anlatmayı tercih etti. Başarmış olmalı ki, ilk kitap kısa zamanda ikinci baskıya ulaştı. Ben Söylemem Sen Anla, yazarın ikinci kitabı. Ayşegül Kocabıçak bu kitabında da bağırmayan bir dil kullanarak, usulca eleştirmiş "hallerimizi". Bilinen ama anlatılamayan, görmezden gelinen travmaların aslında onu yaşayan bireyler için ne denli yaralayıcı ve unutulmaz olduklarına işaret ederken, ilk kitabında olduğu gibi usulca ama rahatsız eden bir anlatım dilini tercih etmiş. Tek bir taşla camı çerçeveyi indirerek değil, camı kırmadan küçük taşlarla sabaha kadar o pencereyi taşlayarak Ayşegül Kocabıçak, kadınların kırılgan, ama bir o kadar neşeli ve direngen hallerini taşımış metinlerine. Penceremize attığı o küçük taşlardan kurtulmak ne mümkün Yazar adeta "Pencerenizi açın!" diye bağıran bir çocuk! İster istemez açıyorsunuz pencerenizi. Bu sefer de, "Ben Söylemem Sen Anla" diyor, çaresiz anlamaya çalışıyorsunuz, anlamak istiyorsunuz. Sonra "anlamak" eylemi bir şenliğe dönüşüyor. Anladıkça sevilirmiş her şey, anlıyorsunuz...
  • Scott F. Fitzgerald
    metin - Türkçe
    1 Ayrım
    59,71 KB
    Eser Türü: Kitap
    Amerikan edebiyatının bol ödüllü yazarlarından Scott F. Fitzgerald çarpıcı bir öyküyle karşınızda. Benjamin Buttonın Tuhaf Hikâyesi zekice kurgulanmış, uzun süre hafızalardan çıkmayacak unutulmaz bir hikâye. Benjamin Button 1860 yılında dünyaya gelir. Ama herkes bebek olarak doğarken, o gizemli bir şekilde yaşlı olarak doğar ve gençleşmeye başlar. Yaşlılıktan gençliğe doğru ilerlerken hayatın cilveleriyle karşılaşır. Sırasıyla savaşa katılır, iş hayatına atılır, aşık olur, evlenir ve çoluk çocuğa karışır. Daha sonra üniversiteye, ardından liseye gider. Anaokulundan sonra, iyice küçülür ve sonunda hemşirenin kollarına döner. Keskin bir sosyal hayat eleştirisi sunan bu tuhaf ama muhteşem hikâye Fitzgeraldı Amerikan edebiyatı tarihinin en iyi yazarlarından biri haline getirdi.Ayrıca David Fincher tarafından filme çekilen Benjamin Buttonın Tuhaf Hikâyesinin başrollerinde ise Brad Pitt ve Cate Blanchett var.

Sayfalar